guvenli sayilir. paypal'la oduyorsun eger sorun cikarsa paypal'dan dispute acarsin

kredi kartı ile ödeme yapsam olur mu?

yapmasan daha iyi

Modem arayuzunden baglanan cihazlarin mac adresleri gorulebilir

evet ama alısveris yaptıgımız yerlerde mac adresleri faturalara kayıtlı mı?

bu biraz karmaşık bir süreç ancak en basitinden, mac adresi değişmez bir fiziksel adres olduğu için, bu mac adresi üzerinden daha önceki bağlantıların izi sürülür ya da gelecek bağlantılar için takip yapılır. adres tespiti böyle yapılabilir. diye düşünüyorum.

takip etmek cok zor degil. eger birisi routera izinsiz girildiginden suphelenirse, datalarinizi 'sniff' edip ozel bilgilerinize ulasabilir.
oradan da kim oldugunuz tespit edilebilir.

ben genelde boyle durumlarda kasmayip mac ban yapiyorum router uzerinden.

Kasmaya gerek yok. Trdeki yuzde 90 modem kullanicisi modemin arayuzune girebilmeyi birak modem arayuzu nedir bilmez. Sen baglantiyi somurur de adamin net hizini kitlersen en fazla musteri hizmetleri arayip bu ne lan der. Musteri hizmetlri de modeminizi fisten cikarip takin der.

Olay bundan ibaret

bilgisayarın ismini de görebiliyor. windows kurarken bilgisayarınıza bir isim verin dediğinde Osman-PC gibi bir şey koyduysan onu da görür.

bilgisayarım sağ tık -> özellikler -> bilgisayar adı kısmındaki bilgi

ayrıca mac address değiştirilebiliyor.

yırtık'ın dediği gibi mac ve bilgisayar adını değiştirdikten sonra asıl sniffingden korkman lazım.

bir soru daha o halde, biz diyelim ki wireless ile bağlanıp suç işliyoruz. peki bağlandığımız kişi de sniff yapar bizi izlerse suç işlemiş olmuyor mu?

Hayır suç işlemiş olmuyor. Benzer bir örnekle, işyerlerinde tüm internet erişimi kayıt altında tutulur, kim nereye girmiş ne yapmış baştan sona kaydedilir detaylı olarak. Bu suç değil aksine yasal bir gereklilik, zira o internetten bir suç işlenirse hat sahibinin gidip 'aha bak yapan bu' diyebilmesi lazım yoksa o suçlu olur.

the lon dark ı düşünüyorum ben survival oyun seviyorsan bi bak.
stanley parable da ilgini çekebilir belki
ama şuan indirimde mi bilnmiyorum ama.

Biri max payne 3'ün süper bir indirimde olduğunuyazmıştı bugün. Güzel oyundur.

banner saga?

eğer yoksa euro truck sim 2
farming sim 15
bioshock infinite

Bioshock Triple pack. Ben gözüme kestirdim alacağım galiba.

euro truck 2, going east, ets 1, scania sim, bus driver vs. collector pack 11.80 tl idi ondan aldım.
ayrıca spintires 15 liraydı en son :)

the long dark aldım ben, bayadır bekliyordum düşmesini. King's Bounty collection gözüme çarpıyor şimdi ama fantastişli kendisi. C&C 3 ve simcity 4 %75 indirimde halen.

sağ olun öneriler için. @rygard, long dark'a başladınız mı? nasıl?

bence hiçbir şey alma. yılbaşı indirimleri geliyor baya baya çok az kaldı bekle derim eğer çok istediğin bir oyun çok iyi bir indirime girmemişse. bence çoğu indirim çöp.

tekrar teşekkür ettim. geribildirim olması açısından aldıklarımı yazayım:

* prison architect
* ftl: faster than light
* euro truck simulator 20
* tropico 5
* cosmic dj

^^

merakimdan: niye ant build yapiyosun?

normal build olsa olmaz mi?

bir de illa ant build yapacaksan, ant'i kurman lazim once.

Run diyince sadece ant build çıkıyor. Sorunu çözdüm, kodları başka sayfadan kopyalıyordum, kopyaladığım class ismi bende açık olmadığı için sorun çıkıyormuş.

bende bazen spordan sonra oluyor surtunmeden dolayi.
sabaha gecer.

ayrica (bkz: siyah bant) mumkunse carpi seklinde

Çok emdirmişsin biraz ara ver bence.

bkz: nipple protector

soğuktan olabilir, giydiğiniz elbise sürtünme yapmışsa olabilir. denizden sonra duş almadan giyinirseniz o da batar. ne bileyim aklıma birden bunlar geldi. sıcak bir duş alın yine de. bir de krem sürün. bepanten veya daha genel nemlendirici bir şey. daha da geçmezse cildiye doktoruna görünün derim. geçmiş olsun.

Uzun mesafe koşu yaptıysan olabilir.

hahaha pazarlık yapıyoruz.

cevap: azaltmayı deneyebilirsin ilk başta?

sigara bırakılmaz ara verilir.

pek niyetin yok gibi bırakmaya. kanserdir ya da herhangi bir hastalıktır onları da düşün ama içinde binlerce zehir bulunan hatta fare zehiri bile olan bişeyi içmeyi kendine yakıştırmamalısın. fare zehiri içiyorsun hergün, kendine bunu mu layık görüyorsun?

Dayan icme. Bir sey yeme ama. Su ic bol bol. Varsa yesil cay ic. Cok dayanamayacak olursan cik biraz yuru
Bu gece uyumakta zorlanacaksin ama yarin iyi uyanacaksin. 3 gun disini sik boyle, o gerilim ve endise hissine dayan. Sonra rahatlayacaksin.

Ne zaman ki sigarayı bırakma kararın "ölüm" değil "yaşam" tabanlı olur, o zaman kesin olarak bırakırsın.

Yaşam kalitesi, nasıl ölüneceğinden daha önemlidir. Sigaradan aldığın her nefeste geçici bir rahatlama hissinin yanı sıra uzun süre kalıcı ve yaşam kalitesini düşürücü gelişmeler oluyor vücutta.

"Aman canım! Hepimiz ölücez!" yaklaşımı, iq değeri tek haneli insanlar tarafından uydurulmuştur. Çünkü hepimiz ölücez, evet, ama bazılarımız yaşayacak. Yaşıyor.

@take me rufee2 azaltmayı denedim ama maalesef ipin ucu kaçıyor bir yerde :)

@rock n roll beni ölümcül hastalık korkusu dışındaki hiçbir şey sigarayı bıraktırma konusunda motive etmiyor.

ben bilimsel kısmını bilmesem de şunu söyleyebilirim geçen gün komşumuz akciğer kanserinden vefat etti yılların sigara tiryakisiydi. çevremde gördüğüm akciğer kanseri olanların hepsi sigara içiyordu :(

sakın ha devam et, 1 ay dayan yeni bir hayat seni bekliyor olacak.

her aklına geldiğinde su iç, hem sıgarayı unutursun hem ıcın temızlenır :)

sürünerek öleceğini bil o zaman. nefes alamayacaksın, boğulacaksın. hiçbirşey olmasa kolunu, bacağını keserler, yatalak olursun ailen sana bakmak zorunda kalır. kim seni kaldıracak, indirecek kocaman adamsın annene, babana yazık. bir yaştan sonra o insanların gücü de kalmayacak.

benim 5 gün oluyor bırakalı antidepresan kullanmaya başlamıştım çok etkili oldu bırakmamda. canım hiç istemiyor hatta daha önceki bırakama girişiminde 5 kilo almıştım ağzım hiç boş kalmazdı antidepresan iştahıda kesti.

Kararından dönme, bırak, bırakmanın yolunu bul.
Bir süre sonra nefesin tıkanmadığında filan daha mutlu olacaksın inşallah.
Bırakma çabaları içindeyken ve bir türlü bırakamazken, sigara da çok güzel yahu filan derken allen carr diye bi adamın yöntemiyle ilgili bir saat kadar süren bi vidyoyu izlemiştim.
Hikayemi şurada eksisozluk.com anlatmıştım.
Bu arada annem on sekiz gündür yoğunbakımda, üç ay kadar önce onun yanına geldim, üç ayda en fazla üç ya da dört paket sigara almışımdır. Tekrar tiryaki olmayacağımı biliyorum en güzeli bu. Çünkü sigarasız günler gerçekten güzel, sağlıklı.

@buhurumeryem kendimi yabancı dizilerdeki madde bağımlıların toplaştığı sosyal gruplardan birindeymişim gibi hissettirdin :)

Evet son cümleler tam da öyle olmuş, olsun :)
Başarabilirsin :p

@buhurumeryem Ben de şimdi Allen Carr'ın belgeselini bitirdim ve gerçekten çok etkili oldu. Sigarayı bırakmak isteyen arkadaşlara tavsiye ederim.

eksisozluk.com

(bkz: e-sigara)

sigarayı azaltmak yalanların en büyüğüdür, sigaraya ya ara verirsin ya içersin.

azaltmak ne lan, tütüne şirk koşmaktır bu.

mountaincat, benim bir ayı geçti son sigaramı içişim.

ilk iki gün biraz sıkıntılı geçecek, öyle hemen pes etmek yok. sen ilk günleri yağmur yerine çiçek yağacak diye mi düşünüyordun? :P

Allen Carr, sigarayı bırakmanın kolay yolu adlı kitabını, kitabı değilse de videosunu izler misin?

İnan çektiğin tüm sıkıntılara değiyor. şuan sigara içen arkadaşlarımı kıskanmıyorum bile artık. ellerim, saçlarım, kendim mis gibi kokuyorum. durup durup saçlarımı kokluyorum, fetişe bağladım, o derece :))

İçme dürtüsü geldiğinde sabret, 10 dakika sonra geçecek. Çok tiryakiysen, krizlere giriyorsan azalt ama iyice azalt. Sabah kalktığından öğlene kadar 1 tane, öğlen 1 tane, akşam üzeri 1 tane, akşam yemekten sonra 1 tane, yatmadan 1 tane içersen günde 1 paket yerine 5 tane içmiş olursun. Daha sonra öğleden öncekini de atlarsın sadece öğlen içersin, sonra sadece öğlen ve akşam derken günde 1 olur, sonra onu da unutursan bitti gitti.

r_u_h +1
ben de azaltarak bırakmıştım. nikotin oranını azalttım ben daha doğrusu. en son çok uzun bir süre 1 oranında nikotinli sigaralardan içiyordum.

@dessy Allen Carr'ın o videosunu izledim dün gece, bayağı da etkili oldu. Sigarayı bırakmak isteyen arkadaşlara tavsiye ederim.

heh, piskopata bağlayacak gibi olduğunda tekrar izle :D

peki şimdi ne durumdasın?

@dessy Video'yu dün gece izledim, bu başlığı açtıktan sonra. Bakış açımı ve olaya yaklaşımımı değiştirdi. O yüzden kendimi daha özgür, rahat ve bağımsız hissediyorum :)

yok, çekilecek çile değilmiş dediğin olayı sonlandırdın mı bu süre zarfında, yaktın mı bi tane? :) onu sormak istedim.

Ha evet şuan hiç yakmayı düşünmüyorum açıkçası. Dünden beri de hiç içmedim. Şuan kendimi sonsuza kadar bir daha hiç içmeyecekmişim gibi hissediyorum :D

lütfen bu çekilmeyecek çileyi tekrar yaşamamak adına başlama. süpersin, böyle devam edersin inşallah. insan sırf o bırakma sürecini yaşamamak için hiç başlamamalı valla :P

@dessy Evet bayağı zorlayıcı bir durum ama düne göre kendimi çok iyi hissediyorum. Hatta iki üç güne tiryakilere "içmeyin şu zıkkımı ya" diye nutuk çekmeye başlayacağım sanırım :)

Hadi bakalım. Haberdar et bizi. Bol şans.

aliaga ile foca arasinda daglar kadar fark var

aliaga icin anahtar kelimeler : sanayi, liman, rafineri, hava kirliligi, gemi sokum, haddane, vs vs vs

foca icin anahtar kelimeler : ege, sahil, deniz, tatil

aliağaya gittim hocam. mke'de bir aile dostumuz vardı. yaşadıkları yer lojmanlardı, orada çalışan insanlar vs. ama çalışılan yer sanayi neticede. foça ile uzaktan yakından alakası yok.

iş yerim aliağada, uzak dur.

y foca sik gibi, emekliler icin ideal. tatil icin eh.
haftasonlari yazlikcilar beldenin amina koyuyor.
ama aliaga'ya kiyasla kiralar cok ucuzmus, o yuzden senin gibi y focadan aliagaya gidenler coktur.

gerci bi termik santral yapacaklarmis koyun civarlarina, nasil olacak o is.

sakinliği sessizliği seviyorsanız foçada ömür geçer. kışın sakin yazın kısmen hareketli olur. eski foça daha güzeldir ama yenisi de iyidir, sorunsuz. balık yersiniz. zeytinyağlı mezeler yersiniz. gençleşirsiniz.

aliağada ise hiçbir türlü geçmez diyorum. ömür tükenir.

sosyal çevre aradıktan sonra her yerde bulunur.

Yeni Foça'da bulacağınız sosyal çevre muhtemelen iş arkadaşlarınız veya komşularınız olur. Kış aylarında bomboş oluyor. Yaz ve bahar ayları sorun olmaz. İşi İzmir'de olsa bile yazlığından gidip gelen çok insan var.

vpn kurmanız gerek. bizde de laptoplara bir program kurdular, sanki ofisteymişiz gibi başka bir yerden ofis ağına bağlanabiliyoruz. nasıl yapıldığını bilmiyorum yalnız.

eger program database'e belli bir porttan ulasiliyorsa ag yoneticisinden port forwarding yapilmasi lazim ag makinasi adresine.

Bağlanacak bilgisayar sunucuya erişmek için sizin ağına dahil olup bağlanabilir ki bu da vpn ile mümkün(sanal bir ağ kurma olayı).

Yok bilgisayarlar ağa girmesin, sunucu internet üzerinden erişilebilsin diyorsan da bunun adı da NAT, programın kullandığı port ile modem üzerinden forwarding yapacaksın. Modem dedim ama ufak bir şirket olup adsl ile nete çıktığınızı düşünerek dedim, daha büyük yapı varsa routerdan yapılacak.

@yirtik foto: sorun tam da bu noktada ortaya cikiyor. sabit belli bir port kullanmiyor. bir saattir port dinleyici programlarla bakiyorum her defasinda sanki farkli bir portu kullaniyor ama genelde belli bir araligi kullaniyor gibi.
o araligi yaklasik olarak belirleyip modemden port forwarding yaptim ama yemedi.

@inheritance: bana ayrinti gerekiyor iste :)

database ne? SQL server veya oracle gibi mi? Çünkü db lerinde ağdan erişim ayarları/izinleri var.

database sql server.

şu an en mantıklı gelen vpn server kurmak gibi. genelde firmalar bu şekilde iş yapıyor herhalde. vpn server kurup, vpn clientlarla bağlanacak şubeden.

modemden statik olarak ayarladınız mı?

1433 nolu portu modemden açıp yönlendirme yapın. bir de sql server yönetim konsolunda ağ izinleri/servislerini kontrol edin bu şekilde olması lazım. diğer ağdaki bilgisayarlardan birine SQL Server Management Studio kurup veritabanına bağlanmayı deneyin bence vpn ile uğraşmak sıkıcı kolay gelsin.

1433 portunu açıp denemedim, bir de öyle deneyeyim.

@cetoxim: modemden statik derken?

dışardan geldiğin zaman farklı networkle gelirsin onlarıda senin iç networkune yönlendirmen gerekir ya da vpn kullanmalısın, modem özellikleri nedir bilmiyorum arkasına bitane firewall gerekebilir

10 senelik ilişki zart diye bitirilmez

merak ediyorum, 10 sene sonra kardeşin gibi hissediyor musun? çekim devam ediyor mu yani?

benim en çok korktuğum şeylerin başında.

@douchebag samimiyet artiyor, ama annen baban kardesinle yasadigin samimiyete hic bir zaman ulasmiyor tabi.

ama kardes gibiden kastin nedir tam olarak?

dokuz yıllık ilişkiyi bitirdim, üstelik nişanlıyken. ucunda ölüm yok. 30 senelik evlilikten sonra ayrılmış çift tanıyorum.

hayat devam ediyor. takılma bu kadar, zaten 10 yılın geçmiş. gönül ister ki olsundu. ama olmuyorsa da, e yani...

cinsellik sıfıra yakına inmiş olabilir. birlikte yaşadığın birisi haline gelmiş olabilirsin onca seneden sonra.

@mermize ayni durumdayiz sanirsam :/

@douchebag eger olayi cinsellige indirgiceksek, cekim devam ediyor.

cinsellik devam ediyordu, o konuda haklısın. ama o kadar fazla anlaşmazlık, o kadar fazla kavga oluyordu ki, cinselliği düşünmüyordun bile. o denli.

en kötüsü de kavga olacağını bile bile ya da olduğunu gördüğün halde normale döndüremiyorsun. ki o zaman anlıyor insan: 'ben bununla mı bir ömür geçireceğim?' bu soruyu sormak lazım. yanıta göre de bir pozisyon almalı insan. çok kahrımı çekmişti, keza ben öyle; allah razı olsun bu konu için. ama onunla evlenmediğim her dakika için şükrediyorum.

@mermize tabiyatim sebebiyle kavga edemiyorum :)
normale donemeyecek durumlar var gibi. takim ruhunu kaybetmeye basladik. iliskinin gelecegi konusunda hem fikir degiliz. (hatta bi kac gun oncesine kadar epey out-of-phase oldugumuzu farkettim.) acikcasi bu sorunlar son uc senedir vardi ama iste insan egolarindan ve onceliklerinden vazgecemiyor, gormek istemiyor vs.

herhalde onemli olan gunahiyla sevabiyla kabullenmek.

iyi düşün ben geçen sene eylülde 5 senelik ilişkimi bitirmiştim, bugün yıldönümü bide halen özlüyorum :/

mirty'ye katılmıyorum. 8 seneyi yaz başı bitirdim, severek de ayrılmıştık gibi oldu. Hayatımda verdiğim en anlamlı kararmış. Hayat güzelmiş ve devam ediyormuş.

böyle rahat konuştuğuna göre kadınsındır. fıtratının gereğini yap. ayrıl. hayatlarınız başka yöne gidiyor derken de muhtemelen toplum basamaklarında geri kaldı çocuk. durduğun kabahat. zaten günün birinde ayrılacaksın. pat diye ayrılmadan, detaylı konuşarak ayrıl. çocuktan da rica et unutalım zamanla bla bla... bi de mümkünse 1 sene içinde evlenme. o çok koyuyor.

@camfrog erkekim.

sorunlarin cozulmeyecek gibiyse bitir. bunun degerlendirmesini sen yapacaksin. simdi bitmezse 5 sene 10 sene sonra yine biter. o zaman 10 senelik degil 20 senelik iliskiyi nasil bitirecegim diye dusunur, her seyi iskalarsin.

iki sene once 7 yillik iliskimi bitirdim, hayatimda verdigim en iyi karardi. @aychovsky'nin dedigi gibi hayat devam ediyor.

yaşlar kaç?

kız evlenmek istiyor sen istemiyorsun, kız da ''evlilik için vakit geçiyor'' diye mi ayrıldı?

@neferkitty 30/30

aynen oyle, gerci bende niyetsizlik yok. ama karsi taraf cok niyetli.
durumumuz yoktu kardes evlenemedik.

Kondisyon antrenmanlarını renklendirse de kaderi çoğunlukla koşu bandları ile aynı oluyor. Eve almak için uygun değil bu aletler.

Arnold+1 biz de bir tane var, 2-3 ayda bir ortaya cikip, bu sefer duzenli kullanacagim denilip 3 kere kullandiktan sonra unutuluyor kendisi. Sonra bir koseye kaldiriyoruz. 3 ay sonra basa sariyoruz.

Demem o ki cok istikrarli bir insan degilseniz eve almayın, bosuna yer kaybi.

bende concept2 var ilk 2 ay hergün, sonraki 2 ay haftada bir gün, sonraki 2 yıl ise ayda belki bir gün kullandım.

arnold haklı, en iyisi salona gitmek.

concept2 cok guzel bi alet. ama iste papaz her zaman pilav yemiyor. ben salonda kullaniyorum, asagi yukari ayda alti kere filan.

yok ben kurekte kendimi gelistirmek istiyorum diyosan, zaten elzem almak.

sırt ağrım olduğu zaman o bölgedeki kasları güçlendirmek için almıştım. sonrasında aletsiz sporlarla da iyi neticeler alınca kullanmayı bıraktım.
bence koşu bandından daha iyi bir alet ama yine de aletsiz çalışmayı daha çok seviyorum.

evin büyükse al, fiyatı salon parasıysa salona git.

gun icersindeki kalp ritmini yukselten tek olay 15-25 mekikse, neredeyse hic cekmemekle bir. 15-25 mekik dedigin bilemedin 2 dakka suruyor. etkili olmasi icin sureyi uzatmak lazim. hedefsiz oldugun varsayiyorum :).

sonuc olarak hic yoktan iyidir. ayda yilda bir dis fircalamak, gunde iki paket sigara icip, sonra bir sigara az icmeye baslamak gibi hic yoktan iyidir.

Mekik daha çok hip flexorlar üzerinde etkili, karın kaslarını kısmi olarak çalıştırıyor. Hiç yoktan iyidir elbette ama ne kadar iyidir? Varla yok arası.

değildir.
omurganı eline alırsan anlarsın, vay ben ne ettim diye.

ama plank, hiç planktan her zaman koşulsuz daha iyidir.

tuz yerine şeker dök

Ya bu amerikan filmlerindeki patlamis misirlar daha farkli gorunuyor napiyolar sadece tereyagi mi ?

tereyağını aban ayrıca tuz şeker ve biraz pul biber

Nasi ya tuz seker ve pul biber ayni anda mi ?

yanında sevgilin varsa daha lezzetli olur.

filmlerdekilere özenmeyin hocam. tereyağı gibi kokuyolar sadece ve içinde zararlı olduğu söylenen şeyler var. hatta tereyağı gibi kokmuyolar bile. çok tuhaf kokuyolar.

mısır patlatma makinesi al farkı hisset.

evet tuz şeker ve pul biber aynı anda ama tabi şekeri çok abartmadan eser miktarda koy, pul biber de zevkine göre. ben acı sevdiğim için koyuyorum

www.youtube.com
ballısı da oluyormuş.

patlattıktan sonra üzerine eritilmiş tereyağı döküyorsun. tereyağını erir erimez dök, kızmasını bekleme.

Ev arkadaşım tuz atmayıp tavuk bulyon rendeliyo mısıra, patlatırken. Bulyon tadını seviyorsan denenebilir.

monosodyum glutamat atın, aynen sinemada yedikleriniz gibi lezzetli olsun.

bulyon dediğin de o zaten. tavuk aromalı monosodyum glutamat.

ben içine baharat atıyorum. karabibeber, kekik, nane, pul biber vs aklına ne gelirse. önce az miktarda fındık yağı sonra yine az miktarda tereyağı koyuyorum. mısırlardan ilk pat edince hemen baharat karışımını içine atıyorum böylece yağda yanmamış oluyor. baharatı abartmazsanız acı da olmaz, oldukça lezzetli olur. öneririm

tatlısı da var amerikan stayla. türkiye'de de görmüştüm ben aha var burda;

instagram.com

ben extra virgin zeytin yaginda patlatilmis misir yediydim. oha derecesinde iyidi.

hatirladigim kadariyla eski versyonda yapilmis bi dosya yeni versyonda aciliyor ama tersi olmuyordu. sap version export yapiyordu actigi zaman dosyayi. ama bu o=cok uzun zaman onceydi hocam yav.

sizin zevklerine göre giyinmesi gerekmez. zira bu, ülkede pezevenklerin uyguladığı bir yöntemdir. her insanın kendine göre zevkleri ve beğenileri vardır.ya o şekilde kabul edersiniz yada yol alırsınız. bu kadar sığ olmanın ne size ne insanlığa hiç bir faydası yok. kendinizden utanmalısınız.

eski sevgilim bazen hoşuma gitmeyen şeyleri giydiğinde aa bu çok güzelmiş ver ben giycem diyip alırdım bi daha da geri vermezdim giymesin diye. kırıcı olmadan çözüm bulmak lazım :)

ergenlik döneminde normal bu düşüncelerin

yahu git dünya trendlerini takip et demiyoruz ama azıcık özen göster şu giydiğin şeylere dime.. bohem misin? doğru düzgün giyin. apaçi misin?

tamam benim zevklerime göre giyinmesin ama önerilerimi dikkate alsın arkadaş.

afsghdfgjh allah sabır versin sevgililerine asfhjkk.

başka biri sorsa tüm feminikliğimle çemkirirdim ama sana susuyom :p öğrenme bişey de öküz geldiğin gibi öküz git e mi?

böyle düşünüyorsan kendi zevklerine göre giyinen birini seç "işte benim yattığım hatun" diye övünmek için.

"iğrenç" denir mi yav? kadın beğenmiş almış, giymiş. onun zevkine hakaret etmişsin. beğenmedim demen başka, iğrenç demen başka. her şeyin bir adabı var. öküzlük olmuş gerçekten.

dalga geçmek de kötü bir hareket ayrıca. hakaretin en kötü biçimi dalga geçmektir.

abi yanlış yapmışsın... bir de hakaret etmişin kurbağa sırtı gibi diye. alırken yakışmıyor diyebilirdiniz ama beraber almamışsınız ki yapacak bir şey yok... senin sevgilin senin zevkine giyinmek zorunda değil...

olum içiniz fesat lan..

sonuç olarak o ceketi camdan fırlatıp attı.. ama ben gidip aşşağıdan ceketi alıp geri getirdim. sonrada kendim giydim. olayı mizahlaştırdım. hemen ertesi gün götürdüm onu alışverişe güzel bir ceket aldım. şimdi onu giyiyor.

haftaya yine gidip iğrenç bir ceket bulup gelecek.. biliyorum. tanıştığımızdan beri böyle.. artık ben onu böyle seviyorum.. :)

önceki duyunda duyarlı biri olduğunu düşünmüştüm ama belli ki değilsin.

belki de senin zevkin kötüdür, onunki iyidir? bilmiyoruz ki sen nasıl giyiniyorsun, ceket hakikaten dediğin gibi bir ceket mi?

moda dergilerine baksın bol bol, faydası olur bu işleri öğrenmesine. sen de bak. belki senin de ihtiyacın vardır ama sevgilin yüzüne vurmuyordur.

Hersey iyi gidiyordu da "benim zevklerime göre giyinmesi gerekmez mi?" kismindan sonrasini okumayayim dedim, zaten orada bitmis yazi. Gerci bilmiyorum ceket gorenleriin 9/10'unun gulmekten yerlere yatacagi cinsten mi, yoksa senin zevkine mi uymuyor. O yuzden birsey demeyeyim, gelen vurmus gecen vurmus zaten:)
Ama yapma boyle yahu.

yav sanane giysin istediğini, karışma
bu arada trollsün, biz cevap yazdıkça da eğleniyorsun ama sempatik bir tipsin kızmıyorum, iyi eğlenceler abicim.

la wraith sen misin yoksa? o da kızdan hoşlandığını belli etmek için takla filam atardı :D

kızın ceketini giymiş ya asfhjgfhdgf

Baştan kusura bakma ama sen kimsin de sevgilin senin zevklerine göre giyinecekmiş? Ne kadar kötü olsa da seni bu kadar sinir etmesi gerekmez. Yeter artık kendi malınızmış gibi görmeyin kimseyi.

abi bu sefer sen onu op.

Soru: "o benim sevgilim ise benim zevklerime göre giyinmesi gerekmez mi?"
Cevap: "gerekmez"

Her halukarda "ceketin yeterince iğrenç" lafı "kalbini kırmadan " kısmına uymuyor.

O geceki kıyafetini geçiniz, normalde nasıl giyinir sevgiliniz? Siz onu o kıyafetlerinin içinde beğendiyseniz, tarzı size uyuyorsa bu ceket "münferit" bir olaydır, eğer siz "iğrenç" demeseydiniz büyük ihtimalle bir daha giyilmeyecekti. Ama zaten genelde giyim zevki sizinkine uymuyorsa yanlış eşleşme diyorum, ve sessizce ayrılıyorum.

"fakat gece birlikte yattığım hatunun kendine biraz özen göstermesi, yanıma yakışması gerekmez mi?"

kızın senin yanına yakışması gerekiyorsa ne derece mükemmel bir adam olduğunu düşünmeye çalıştım...

konunun uzmanı değilim baştan belirteyim, sadece kendi fikirlerimi yazıyorum.

yazıya "evli değilim" diye girmen ve devamında da "evli olsaydım da aynı şey olacaktı" diye olayı meşrulaştırmaya çalışmandan biraz belirti akıyor. sen bu cinsel ilişkiyi kafanda "mutlaka evlenince yapılması gereken şey" olarak kodlamış gibi görünüyorsun, ya da bu senin bilinçaltına yerleşmiş bir şekilde. ki garip değil, yaşadığımız ülke belli, böyle kodlandıysa da garip değil, asla yargılamıyorum. ama işte böyle bir şey varsa da, vücudun bu kodlama uyarınca tepki veriyor olabilir evlenmeden girilen cinsel ilişkiye.

biraz bunun üzerine gitsen, yani kafandaki bu evlilik konusuna, yardımı olabilir mi acaba?

Evli olmama durumunu 3 defa belirtmişsin (yanlış saymadıysam), acaba sebep bu olabilir mi?

Tabu olarak görüyor olabilir misin evlenmeden cinsel ilişki yaşamayı? Daha doğrusu bunun yasak olduğu sana öğretilmiş/öğretilmeye çalışılmış olabilir mi ve sen bu yüzden suçlu psikolojisiyle hareket edip kendini rahat bırakamıyor olabilir misin?

Tabi şu da var ki "Neden olmuyor" diye düşündükçe kendini kasıyor olabilirsin erkek arkadaşının senin üzerinde ister istemez neden olduğu baskıdan dolayı. Hatta kendini yetersiz hissediyor olabilirsin, ya da o kendini yetersiz hissediyor olabilir ve bu da durumu kötüleştiriyor olabilir.

Penetrasyona odaklanmak/şartlanmak yerine ön sevişmeden maksimum haz almaya çalışmak çift olarak rahatlamanıza yardımcı olabilir.

Psikolojik terapi ile bunun altında yatan nedeni keşfetmen mümkün. En rahatı da "bence" o şekilde olur. Cinsel terapi merkezlerine çift olarak başvurmanız için evlilik şartı arandığını düşünmüyorum. Nihayetinde herkesin sevişme özgürlüğü var.

Edit: Bazı hatalarımı düzelttim. Bu arada fengari de fark etmiş ve benden önce yazmış yaptığın "evli değiliz" vurgusunu. Sadece benim/onun dikkatini çekmemiş olması bunun üzerine gitmen gerektiğini gösteriyor bence.

İlk ilişki denemelerinde oluyo bunlar. Vajinsmus oldugunu sanmıyorum. Biraz dayancan ağrıya. Çok kişi senin yaşadıklarını yaşadı yaşıyo yaşıcak. Bunu anlarsan kafana daha az takarsın. Kafana takmamak önemli. Ön sevişmeyi uzun tutun gerekirse ıslanmayı sağlamak için kayganlaştırıcı kullanın. 5 deneme sonucunda da geçer 20 denemeyi de bulabilir. Önemli olan bu durumun normal bi süreç oldugunu ve geçeceğini kavramak

"İlk ilişki denemelerinde bunlar oluyor" diye bir şey yok. Penetrasyonun ağrı yaptığı nereden çıktı onu da anlamış değilim. Kadınlar işte böyle şeyler duya duya bunları doğru sanıyor. İyi bir cinsel deneyim yaşayamadığı halde yaşadığı deneyimi iyi sanıyor. Henüz cinsel deneyimi olmayanlar da "cinsel ilişkide ağrı oluyormuş" diye kendini korkutuyor. Bu sanrı bile başlı başına vajinismus nedeni oluyor sonra.

Cinsel ilişkide ağrı olacak diye bir şey yok. Bu kesinlikle yanlış. Ağrı oluyorsa bir problem var demektir. Lütfen yersiz korkulara kapılıp daha da strese girmeyin.

Bir hastaneden randevu al, Jinekolojiye git. Doktora anlat, o seni yönlendirsin. Bu kadar kolay başlar tedavi. Evli olmana gerek yok bu tedavi için.

Kendi kendine çözmeye çalıştıkça batabilirsin. Hiç uğraşma git doktora.

Meltem aynı soru duyuruda haftada 2 kere soruluyo, aynı ben de yaşadığım için insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum ki durumu dramatize hale getirip paniğe kapılmasınlar. Haa vayyo çıkar der benim sorunum o tip bişey değil o zaman bilmediğimden dolayı susarım. Ama ilk cinsel ilişkide çok sık rastlanıyo benim anlattıgım olay. Bana cinci hoca mualemesi yapma. yaşadıgım şey vajinusmus belirtileri demiş işte arkadaş az cok penetrasyon sırasında dişide ağrı oldugu penetrasyonun zor gerçekleştiğini tahmin edebiliyoruz demi? Gidin aleo vera çayı için demedim kafanuz rahat olsun kayganlaştırıcı kullanın dedim altıüstü

Bence yanlış mecradasın. Burada yazılan herşey seni daha çok korkutucak. İşi ehline sorman daha mantıklı. copy-paste bilgilerle sanki işin ehli gibi konuşanları kale alma.

not: sanal alem göttür.

İlk ilişki denemelerinde bunlar oluyor, normaldir deyip geçiştirme tavrını eleştirmiştim ben. Bunlar olmuyor, olamaz diye bir şey demedim (Öyle anlaşıldıysa bu vesileyle düzeltmiş olayım). Ağrı oluyorsa problem vardır dedim. O problemin kaynağı yine psikolojik olabilir, orasını bilemem.

Kayganlaştırıcı kullanmaya gerek olmamalı arzuladığın kişiyle daha ilk kez sevişecek olmanın heyecanı duyulurken. Hormonların çalışıp kayganlığı sağlaması lazım önsevişmenin esgeçilmediği olağan koşullarda.

Aslında ilk denemelerde normal hemen olmaması fikrine ben de katılmadan edemicem. Herkes yaşamıyor elbette ama etrafımda da bildiğim kadarıyla çoğu çift ilk bikaç denemesinde başarısız oluyorlar. Bunun sonucunda vajinismus olduğu evhamına kapılan çok kişi var. Bikaç kez daha deneyin derim. Ondan sonra vajinismus ihtimalini düşünür ve doktora gidersiniz. Hemen kendi kendine teşhis konmamalı bu gibi durumlarda.
Rahat olun, ve deneyin. Bunu yaşayan çok insan olduğunu bilin.

4 yıldir beraberiz ön sevişme sırasında eskiye nazaran daha az bi kayganlık söz konusu. Sanirim buda ilişkiye girmek için ugrastigimdan kaynaklanıyor.

süreklilik ve takıntılı hali vajinismus oluyor bunun. partnerinizin sabrı çok önemli. aşırı derecede çok önemli. parteriniz hele ki sizi çok seviyorsa, o giriş olmayınca, itiş, kaçış olunca kendini kötü hissediyor. ama öyle olmadığını söylüyormuş, bu iyi bir şey, olayı beraber aşma konusunda.

sabrın yanında iyi bir telkinci de olması gerekiyor. şehvetten, acı olmayacağını örneklendirmesi ve sizi inandırması(ki acı kadınların kaçış uydurması, eğer gerçekten varsa klinik vaka oluyor zaten), psikolojik baskılarınızı gevşetmeye kadar geniş bir yelpazede çok yapıcı olması gerekiyor. öyle önsevişmeyi uzun tutmayla, kayganlığı arttırmayla aşılacak bir durum değil. hiçbir penetrasyon girişimi olmadan önsevişmeyle sürtünmeyle geçiştirebilir pekala.

hatta sizin kendinizi tanımanız lazım önce. bu konuda ciddiyim. nasıl ıslandığını, nasıl nerelerden haz aldığını, vajinanın girişinin nerede olduğunu bilmesi gerekiyor kişinin. penisle partnerinizin giriş yapmasına izin vermiyorsanız, penisle sizin giriş yapmanız gerek, bunun için de tam olarak tanımalısınız kendinizi. gerçekten sık rastlanılan bir durum cinsel organını tanımamak. vajina girişinin nerede olduğunu(tabii ki orada da, tam olarak nerede), ne kadar kaygan olabileceğini, ne kadar gevşeyip açılabileceğinin bilmeyen çok kişi var.

penisle penetrasyon denemesi, prova kesinlikle yapılamıyorsa parmakla başlanabilir. bir parmak, iki parmak diye level atlanabilir. ama tüm bunlar partnerin sabrı ve müthiş telkini ile kolaylaşıyor. iki parmağın girişinin bile acı verdiğini söylüyorlar sözde.

sorun kafada. kişi ne var ki bunda deyip yine de çözemiyor, çözemez de. olaya kafasında nasıl yaklaştığı çok önemli, geçmişi çok önemli. bu sebeplerden dolayı partnerin önemi büyük. sadece sabır değil telkinleri çok önemli. partnerinizin telkinlerini önemsemeye ve kendinizi bu telkinlere bırakmaya çalışın. bir de belli bir aşama kaydettikten sonra ilk giriş denemelerinde alkol alabilirsiniz, gevşetiyor insanı gerçekten.

Valla çoğu kadın hiç de ilk kez sevişince öyle tutukuyla aşkla ihtrasla yaklaşmıyo. Hele ilk ilişkisini yetişkin olduktan sonrayaşıcak olanlar ilk kavramından dolayı gayet gergin diken üstünde ve endişeli ouyo. Çoğu da bi miktar acı hissedilince paniğe kapılıp karamsar oluyo.

Ben bu yaşadıgınız normaltakmayın demedim bir çok insan yaşıyo sorunu aşmanız için ilişki sırasında kafanzn rahat olması lazım dedim. Stresten gerginlikten kayganlık öyle kolay sağlanmayabilir. Dünyanın somu dğil kayganlaştırıcı kullanmak. Bu eşiği geçtikten sonra istediklerini yapsınlar bu süreç için yardımcı olur ama

@vayyo hiç mi penetrasyon olmuyo yoksa penetrasyon ilk etapta zor olup ağrı mınyaratıya vajinanın içinde?

Penetrasyon hic olmuyor. Kendi parmağimla yapmaya bile cesaret edemiyorum.

iş bence erkekte bitiyor, tamam bu konuya karşı bir endişen, rahatsızlığın olabilir ama erkek halletmeli, vajinismus olan bir kaç kişi ile ilk denememde çok rahat ilişki yaşadık, karşılıklı olarak zevk aldık.

"Kendi parmağimla yapmaya bile cesaret edemiyorum." cümlenden anladığım kadarıyla sorun senin düşünce tarzında, cinselliğe yaklaşımında.

Öncelikle kendi bedenini tanıman lazm yukarıda uykusunu yakalayan adam'ın belirttiği sebeplerle. Kim bilir ne olacağını, ne hissedeceğini düşünüyorsun da "cesaret edemiyorsun".

Bir an önce cesaretini toplaman dileğiyle. :)

Vajinismus ciddi bi hastalık ve tedavi edilmesi gerekiyo. Öyle kendi başına kafam rahatladı artık seks yapabiliyorum vajinismusu yendim denilcek tarzda değil. Mesela,

eksisozluk.com bunu yazan arkadaş muhtemelen vajinismus değildi. Zaten penetrasyon olmama problemi de kendi kendine geçmiş.

Ben senin sorunun da bu entrydeki kendiliğinden ve deneye deneye çözülcğini düşünüyorum

sen bunu gerçekten yapmak istiyor musun yoksa erkek arkadaşın seni "ikna" ettiği için mi yapmaya çalışıyorsun?

bak 4 yıldır birlikteymişsiniz ve hiç tam birleşme yaşamamışsınız. şimdi muhtemelen "artık yapmalıyız" şeklinde bir karar aldınız ve denemeye giriştiniz. seks böyle bir şey değil. seks arzu işi, tutku işi. senin de istemen lazım. zaten sevişiyormuşsunuz. yani bir erkeğin çıplak bedenine aşinasın. eline erkek eli değmemiş kadınların gerdek gecesinde görücü usülü evlendiği ve herhangi bir cinsel çekim hissetmediği adamla yatarken yaşadığı vajinismus ile seninki aynı olamaz. ülkemizde çoğu kadına erkeklere öpüşmek/dokunmak bile ayıp ve yasak bir şey olarak öğretilmişken, sen sevgilinle sevişebilmişsin cinsel birleşme olmasa bile. sen bir yerde kabuğunu yırtmışsın artık. "evlenmeden asla, namusumu kocama saklıyorum" düşüncesindeki kadınlarla aynı noktada durmuyorsun öncelikle.

ikincisi ise sen "nasıl olsa evleneceğiz" diyerek şu an bu adamla cinsel birleşme yaşamaya çalışıyorsun ama bilinç altın sana sürekli "ya evlenemezseniz? ya ayrılırsanız?" diyor. öncelikle kendine sor, bir gün ayrılacağımızı kesin olarak bilsem yine de bunu yapar mıyım de. cevabın evet ise düşünmeden seviş gönlünce. hayır ise al takkeni önüne, tüm cinsellik bakış açını baştan bi düşün.

ben ilk cinsel birlikteliğimi türkiye'ye göre küçük bir yaşta yaşadım. henüz 17 yaşındaydım ve 2 aydır sevgili olduğum bir çocukla birlikte oldum. genç olabilirdim ama aptal değildim. onunla evlenmeyeceğimi biliyordum zira önümde yaşamak için çoook uzun bir hayat vardı. ilk seviştiğim erkek o olabilirdi ama son olan asla o olmayacaktı. bunu bilerek yattım ve ne bir acı hissettim, ne bir sorunla karşılaştım. sanırım o kadar rahattım ki kan bile gelmedi. (gerçi bu biraz da yapı ile alakalı olabilir)

seks, sevişmek bu hayattaki en güzel şeylerden biri. insan psikolojisine de fizyolojisine de faydalı. bunu kötü, günah, şeytani olarak göstermeye çalışanların etkisini olduğunu bil. buna ailelerimiz de dahil. onlara da öyle öğretilmiş çünkü. bu zincirin bir yerde kırılması gerekiyor.

alaman cikolatasi +1

sorunun kaynagi cok baska seyler olabilir ve bu sorunun cozumu eksiduyuru degil bence.
zaten goruldugu uzere vayyo durumun farkinda terapi merkezine nasil gidilir diye sormus. o konuda yardimci olalim arkadasa.

“Beden cinselliği yaşamama davranışıyla bir fayda görüyor. Çünkü zihinsel olarak yanlış formatlanmış durumda. Kendini bu durumdan koruyor. Acıdan koruyor, cinselliği yaşayan kötü kadın olmaktan koruyor, erkeğe yenik düşmüş olmaktan koruyor. Çünkü zihinde böyle kodlanmış durumda. Kendince bir fayda görüyor bunda. Kendini iyi kadın olarak göstermek için zihin ona haz aldırmıyor, cezalandırıyor. Muhakkak bir sakat yazılım var ki sizi normal fizyolojik davranıştan, yaradılıştan uzaklaştırıyor.” (Op. Dr. Ayşe Duman)

alaman cikolatasi +2

daha profesyonel yardım alman senin lehine olacaktır. o sorunun cevabı burada değil çünkü.

ülkemizin doğu bölgesinde terör olmasa, bizde ucuza et yiyebilirdik, hayvancılık ülkemiz için zor bir sektör.

mısırla besliyorlardı bi belgesel izlemiştim onda oyleydi yani

mısırla besliyorlar öyle besliyorlar şöyle yapıyorlar vs. belki doğru evet ama sonuçta kırmızı et yiyorlar abi bizden daha ucuza. çünkü daha sistemli her şeyleri. özetle bu. yani verim meselesi. bizdeki bi büyükbaştan çıkan etle onlardaki çok farklı, süt de aynı şekilde.

onlarda da sebze meyve pahalı. bu tarafından bak, belki teselli ikramiyesi olur. :)

ha bence de et ucuz sebze pahalı olsaydı keşke, kanlı kanlı biftek pişirip yeseydim her gün ama olmuyor işte. :)

hayvanlarimiz kucuk kalmis. yabanci dananin verdigi et miktari turk danaya kiyasla cok daha fazla.

Tamamen duygusal kardeşim. Hayvansa hayvan, meraysa mera, ot hangisi eksik, hangisi yetişmez bu ülkede? Samanın kilosu bilmem kaç. Liraya çıktı haberleri vardı bi ara. Dışardan saman ithal etti bu ülke. Anadoluda çiftçi yeniden tohum vermeyen tohum ekiyor. Gelecek sene yeniden satın alıyor. Çıkış yolu var ama yapılmıyor.

@want2die işte ben de onu diyecektim, yani serbest piyasada fiyat düzeyini rekabet belirlemez mi? mesela beyaz et; tasvip etmiyorum ama firmalar 1 ayda civcivi tavuk yapıyorlar, neblim dondurulmuş gıdaların içine farklı şeyler katıyorlar yahu 4 liraya tavuk döner var... aynısı kırmızı et için tabi ki olamaz ama tavuğun 4-5 katı olması da uçurum değil mi? iyice 3.dünya ülkesi gibi.

Bunun sebebi turkiye'nin dunyanin hicbir yerinde yapilmayan bir uygulamaya yapmasiymis finans cafede bi kasap zinciri sahibi anlatmisti.

Dunyada eti erkek hayvandan elde ediyolarmis galiba bizde de tam tersiymis.

Aliskanliklar boyleymis ulkede, avrupa'da adamlar sut almayi falan sallamaz direkt keserken bizimkiler sut almaya ugrasiyormus gibi bi sey anlattilar.

Cidden cok merak ediyosan sebebini finans cafenin kirmizi et konusunun tarihini twitterdan bulup o bolumu izle. 1 ay kadar onceydi yayin yaklasik

Ha bu arada sunu da ekleyeyim mobilim editleyemiyorum ( bir kisim sozlukculer gibi oran yukseltmek icin burada degilim!!!!!)

Bunun devlet destegiyle falan alakasi yokmus. Tamamen ureticilerin aliskanliklari. Kimseye aliskanligini degistirtemiyosun. Dunyada 3 dolar olan et bizde 10 dolar ve kimsenin sesi cikmiyor. Acayip bir ulkeyiz.

konuyla alakasız bu fabrikasyon hayvan yetiştirip kesme olayları felan gerçekten çok acımasız eski yöntemler biraz daha iyi ama öyle olunca fiyat yükseliyor verim düşüyor ve nufüs fazla yetmiyor ne yazıkki

olayin verimle falan alakasi yok. koskoca holdinglar bilmiyor mu disardan damizlik getirip burada uretmeyi. hepsi yalan.

2000'lerin basindan bu yana et fiyatlari gereksiz yere spekule ediliniyor. bu arada 3-4 godaman para kazanirken biz de kazigi yiyoruz.

kegums, Türkiye'de etin kilosu 10 dolar mı? ABD'de de 10 dolar herhalde. 50 dolar olan da vardır ama, orta direk etinden bahsediyorum. Ama aradaki fark ne peki? Alım gücü. Asgari ücretli kişi 2 saat çalışmayla, o 1 kg eti alabilecek durumda tahmin ediyorum. Saatlik ücreti 7 dolar olsa, iki saatte 14 dolar alsa. Bunun 4 doları vergi olarak kesilse, 2 saatte eline 10 dolar geçer. Onunla da 2 pound yani 1 kilo dana kıyma alabilir.

Price fixing, yapılan.

@compatrido Bahsettigim 10 dolar fiyat etin ortalama fiyati.

Beni niye linc etmeye basladiniz anlamadim. Ben programda duyduklarimi, tam emin olamadigimi merak ediyosa izlemesini tavsiye ettigimi soyledim sadece.

@Want2die kirmizi et uzerine konusan kariyerli 3 kisi o programda bu konuda hemfikir oldu. Konuyu yanlis yonteme bagladilar. Sen 5 sene(cok uzun bir sure yadsinamaz) bu sektorde calistiysan verileri ortaya koy dogrusunu ogrenmekten mutlu olurum tabiki. Boyle cirkin sekilde saldirmana gerek yok. O sozu de neden uzerine alindin bilmiyorum.

www.cnbce.com

@want2die Programin bi kismi surda. Mobil oldugum icin tam link bulamadim. Tamamini izlemesini herkese tavsiye ederim.

Cak abi kolay cakilirsa da al tabloyu evden tasin:))

Ustunde siva kismi var zaten cak gitsin oraya bisey olmaz.

illa çivi olsun diyorsan beton çivisi alacaksın. öbürleri vurdun mu eğilir.

çak da depremde o da sana çaksın

kolona dokunulmaz. hiçbir ayna veya tablo canınızdan önemli değil.

çivi çakmak yerine iki tarafı da yapışkanlı silikonumsu yapışkanlar var. onlardan kullanabilirsiniz.

o civi o kolona girmez zaten. atar kendisini.

normal çiviler pek kolay çakılmıyor abi, tolgan'ın dediği gibi beton çivisi alman lazım. Diğerleri eğiliyor ve duvarın boyasını mahvediyorsun.

yahu adam kolonu kesip odayı genişletmeyecek. çivi abi çivi diyor. çivi ile kolona ne olacak allahaşkına? zaten çivi dediğin sıvayı geçip taşıyıcı kısma ulaşmaz bile. tut ki ulaştı, normalde sağlam olan kolon, çivi çakıldı diye mi depremde çökecek, sıçayım öyle kolona affedersiniz, aslında dayanıklı iken çiviyle büyün dayanıklılığı gidecekse rahat rahat oturmayayım ben bu tavanın altında. eskaza masa falan taşırken çarparım falan gürzzz diye yıkılıverir.

fayfim kardiyolog. onun uzmanlığı ile cevap vereyim. göğsüne dövme yaptıran adamın, dövme iğnesinin batması ile kalbi ne kadar zedelenirse kolon da o kadar zedelenir.

@kibritsuyu "Sakın 1 Çiviyi Küçümseme. Bir Çivi Bir Nalı, Nal Bir Atı, At Bir Komutanı, Bir Komutan Orduyu, Bir Ordu Koca Bir Ülkeyi Kurtarır" ahhahhaa kolona çivi çakmak çok zordur diye seetim ama aynen bi zarar vermez binaya da.

Diyarbakır'da bina altına market açabilmek için kolonları kesmişlerdi. Çok iyi hatırlarım. 8 katlı binaydı. 2006'da olmuştu bu. Haberlere falan da bina çökmesi olayı çıkmadı Diyarbakır'dan. Demek ki neymiş? Bir binayı ayakta tutan kolonlarındaki güç değil, tuğlalarında var olan asil ruhmuş.

Dedigin cihazlarda ciddi komisyon vardir. Dara dusmedikce kullanilmaz.

20 için 9 buçuk dolar odedigimi bilirim

avusturya'da tüm atm'lerden para çekebilrsin komisyonsuz, herhangi bir avusturya kartı ile.

Turkiye de o isi bir firma baslatti 6-7 sene olmustur.denemesini yaptilar ama tutmadi kaldirip vazgectiler yapmaktan.

aliskanliklarla ilgili. misal ben, burada hic oyle atmlerden para cekmem. gerekirse 10 mil oteye gider, yine bankanin kendi atm'sindenc cekerim.

inanma seni sikecek lafinin en uygun oldugu durumdur o atmler

bir tanesine kur sonra ağdan paylaşım versen?

yazıcıyı bir makinaya bağlayıp, kurup ağda paylaşabilirsin, diğer bilgisayarlara gidip yazıcı eklersin (ağdan bul veya yazıcının bulunduğu bilgisayarın adını yazarak) en kolayı bu.
Ayrıca yazıcıyı şekildeki gibi kullanmak istiyorsan muhtemelen yazıcı ayarlarını kurcalaman gerek yazıcıya ip verme gibi zor iş gerek yok.

direkt network üzerinde kur bilgisayarlara. nedenini sorarsan bir bilgisayara tanımlarsan yazıcıyı o bilgisayar kapanır vs. diğer pc ler çıktı alamaz vs. yazıcıya bir ip adresi vermen gerekli ilk olarak. sonra yazıcının kurumu programını çalıştrıp her pc de networkten baglan diyeceksin. yazıcı zaten otomatik bulacak.

printerin ethernet girisi yoksa, bi bilgisayara baglanip aga paylastirilacak.

1 bilgisayara usb'den baglanacak. o bilgisayar da aga bagliysa diger bilgisayarlar baglanabilir.

en başta kardeşine vererek hatayı hepiniz yapmışsınız.

Eğer nakit para varsa kredi çekmek anlamsızdır, çünkü krediye ödenen faizle diğer nakit paraya alınan faiz arasında büyük fark var çok istiyorsa o kardeşinden alsın parayı onu krediymiş gibi düşünüp sonrasında biriktirerek ödemiş olsun, faiz ödememiş olur.

abi kardeş arasında para pul meselesi olmaz. kardeş kendisi verirse alınır, vermezse de istenmez. arabayı ille de alacam diyorsa kredi çekip alsın eşiniz (bana sorsanız diğerinin borcu bitmeden yeni araba almak çok mantıksız ama neyse,mesele o değil) benim de abimden alacağım olsa isteyemezdim, o da benden isteyemez herhalde.

acil ihtiyaç, zorunluluk vs hariç krediyle araba almak saçmalık. üstelik sizin halihazırda arabanız (ve kredi borcunuz) da varmış.

aile içine para meselesi girdi mi o işin sonu pek hayır olmuyor maalesef. size tavsiyem kardeşteki parayı pek karıştırmadan sadece kredi çekilmemesi konusunda ısrar etmeniz..

burayı falan okutma. bu kendi aranızda çözmeniz gereken bişey bence. yani fikir al ama okutma adama bence.

oturup güzel güzel önceliklerinizi paylaşın, konuşun, belirleyin.

bi kere önceden kapanmamış, hallolmamış konular var. onları halledin bi.

ikiniz de bunalmışssınız analdığım kadarıyla. kafalar karışık.

soruları soruyorum;

1. araba acil mi? gerekli mi? oraya verilecek para başka bir konuda öncelikli olarak değerlendirilebilir mi?

2. sizin dil okulu konusundaki isteğiniz eşiniz tarafından kabul gördü mü?

3. ev alınacakmış ilerde, bununla ilgili ortak bi karar var mı?

4.bankamatik kartyını vermem falan yapmayın bence. karı koca harcamalarınızı, gelecek planlarınızı paylaşın.

5. nasıl ki kardeşi faiz ödemesin,zorlanmasın diye aile anlayış göstermiş, gerçekten yeni arabaya karar verirseniz, o anlayışı aile de size göstermeli ve tabi ki hazır para varsa kredi çekmek anlamsız.

6.bunaldığınızı anlayabiliyorum ama birbirinize sararak daha da kötüleşirsiniz. onun işi yüzünden burdayız zaten diyorsunuz. şikayet veya sitem seziyorum. sonuçta buna mecburdunuz ve bu kararı ortak aldınız herhalde. günleri kendinize zehir etmeyin, en iyi şekilde nasıl geçinip yaşarız ona bakın.

7. iş şartlarınızın zor olduğuna üzüldüm. freelance bişeyler baksanız?

bence konuları çok yanlış yere çekmişsiniz. o para yokmuş gibi davranın. paramız yok diyorsanız araba almayın. varsa da faizin ödemesini dert etmeyin. evlendikten sonra senin paran benim tartışması yapmak, dil eğitimi için ayrı para koymak çok saçma geldi bana.

ayrıca ekleyeyim, babasından kalan parayı isterse tamamen kardeşine hibe eder. siz faizi ben niye ödeyeyim diye mantık yürütürseniz o da ben niye babamın bana verdiği parayla araba alayım der.

Eveeeet evlilikten uzak durmak için bir sebebim daha oldu teşekkürler. Arada unutuyordum hatırladım. Bazı adamlar büyümüyor. Ben evliyim artık sorumlu olduğum bir ailem var diyeceğine daha borcu bitmemiş oyuncağını değiştiricem diye tutturuyor. Erkekliğini ise karısını köşeye sıkıştırmak istediği zaman hatırlıyor otur çocuk yapcaz diye. Evet. Diyecek bir şeyim yok sanırım söylemişler zaten.

o paranın üzerine bir bardak soğuk su için. eşiniz için siz değil ailesi önemli malesef siz o aileden değilsiniz. ağabeyi parasını istedi demesinler diye haytta kardeşinden istemez o parayı eşiniz. başından sonuna kadar hatalı olan eşiniz. birde çocuk işini araya sıkıştırması iyice saçma olmuş.

aile içindeki para meselesini sen mevzu etme şimdilik.
sen ona ayak uydurmuş, kariyerini sürdüremeyeceğin bir yere kalkıp gelmişsin. ama eşin hiç orta yola gelmek istemiyor gibi görünüyor anlattıklarından.
hem arabasını yenilesin, hem sen yanında kal, hem de kendine fayda olacak hiçbir şey yapma, hatta çocuk yap evde otur (?!). bana çok bencilce geldi.

eğer kendi hayatını eşinin hayatına feda edecek şekilde yaşarsan ileride pişman olursun. o yüzden başka yerde çalışmak istiyorsan çalış, veya kursa gitmek istiyorsan git, yapamadığın şeyler içinde kalmasın.

hayat müşterek demek iki tarafın da ortada buluşması demek, sürekli ödün vermek demek değil.

hali hazırdaki arabasının kredisi bitmeden, yeniden kredi çekip araba alma derdinde olan adamdan çocuk mocuk yapılmaz bir kere. ben şöyle bir adama güvenip yapamam yani, aşkımdan ölsem de. bir daha sizi çocuk meselesi ile sıkıştırdığında bunu belirtin bence kendisine. hayır para vardır, sıkılır, değiştirir, satar, yenisini alır vs kendi bileceği iştir ama sizde öyle bir durum da yok anladığım kadarıyla.

ayrıca bir evlilikte sadece bir tarafın keyfi için hareket edilmez, ortak bir yaşam oluşturuluyor ise iki taraf için de asgari bir müşterek bulmak icap eder. siz bulunduğunuz şehirde bu kadar bunalmışken, "aaa yeni araba istiyorum" diye tutturması çok yanlış. bu hayatın ikiniz için de çekilebilir olması lazım, sadece onun için değil.

böyle durumlarda dışarıdan konuşmak çok kolaydır ama ben eşinizi baya haksız buldum anlattıklarınızdan.

sen dil konusunda haksızsın o da araba konusunda. yeterince tavsiye ve çözüm önerisi verilmiş. benim söyleyeceğim şey uzlaşmaya çalışın.

bir de 'ay kocan var ama hayat senin kocan sana karışamaz aynen devam et.' tarzı tavsiye veren ablaları dinleme.

Eşinizin gelirini bilmiyorum ama bu kafayla ömrünün sonuna kadar borç ödeyerek geçirir ve emekli olduğunda da elinde avucunda hiçbir aktifi olmaz. Araba almak istiyor ama 15 000 TL gibi bir masraf için bile kredi çekmek niyetinde. Madem 15 000 TL için bile kredi çekecek durumdasınız, bu durumda sizin önceliğiniz birikim yapmak ve birikimlerinizi değerlendirmek olmalı, araba almak değil.

İşiniz zor. Eğer bir birikim yapılacaksa bu sizin sayenizde olacak gibi görünüyor. Ayrıca, eşinizin kardeşinden parayı alabileceğini de sanmıyorum. Sizin daha eviniz yok, ama erkek kardeşi evlenirken ev alıyor ve bunu sizin payınıza düşen parayla alıyor. O para ya değerini çok kaybettikten sonra ödenir ya da hiç ödenmez gibime geliyor.

Açıkçası eşiniz ve ailesi, bugün buldum bugün yerim mantığına sahip gibi. İşiniz zor. Kolay gelsin. Haklı olan sizsiniz. Uslüp sorunu var mı bilmiyorum ama genelde sizi haklı buldum.

yukarida da soylendigi gibi onun ihtiyaci yokken araba alalim diye tutturmasi ne kadar yanlissa sizin de dil okulu icin parami ayiracagim demeniz yanlis. evlendikten sonra maddi konularda benim param senin paran ayrimi olmaz, olmamali. araba almak istiyorsa ortak sekilde karar verilmeli, dil kursuna gitmek istiyorsan ortak sekilde (senin maasinin komplesini ayirarak degil) para biriktirilmeli.

su durumda kardese darlamadan ' ya biz araba almayi dusunuyoruz da paramizi odeyebilecek durumda misin?' diye sormakta anormal bir durum yok bence. ha cocuk ben odeyemem su an derse, yeni araba almak da sizi maddi acidan zorlayacaksa esiniz bu sevdadan vazgecmeli. yok kredi cekmek bize koymayacak derseniz ortak bir sekilde karar verip alabilirsiniz.

burada onemli olan birlikte bir seyler yapmak. kizip sinirlenip kendi basiniza kararlar almak degil.

Bence her konuda birbirinizi desteklemelisiniz. Bana göre de arabayı sürekli yenilemek vs gibi şeyler mantıksız olsa da öyle bir zevki, isteği varsa destek olmalısınız. Ki yarın siz de dil eğitimi almak istediğinizde o da size destek olsun. Parayı istemeyi o da düşünmüştür mutlaka ama belli ki isteyemiyor, en azından şu an için. O konuda daha da sıkıştırmaya gerek yok bence. 15 bin liranın faizi de sizi çok sıkmaz bence söylediğiniz şartları düşünürsek. Hatalı o olsa da bir şekilde belki bu durum için sizin alttan almanız gerekiyordur. Bu benim tavsiyem tabii ki daha fazla gerilmemeniz için.

eneem karı koca arasında para mevzusu olur muymuş hiç? boşver şimdi mirası filam. o para yokmuş gibi düşün. kocana da krediniz bittikten sonra yeni araba alabileceğinizi söyle. sen dil kursuna gitmek istediğinde de bi çözüm bulursunuz. senin anlayışına karşılık gerekirse araba modelini düşürür gidersin istediğin yere.

bi dur bakalım arabasını ne zaman satacak, kardeşi ne zaman ödeyecek, sen ne zaman kursa gideceksin.. fevri cevaplar verme.

yalnız ya kocanın uslubu kötü ya da sen sinirle öyle aktardın. 'o zaman gerçekten çalışma evde otur çocuk yapacağız' ne demek? yapsın kendi kendine alla alla..

bi de bizim gelinler olsa kardeşine gidecek şekilde arkasından konuşurdu ama sen öyle şeyler yapma. 15.000 değil 150.000 lira da çekmek istese kalp kırmaya değmez. azcık geçirtir, ertele bişey yap ama hevesini kırma.

bi de arabaları çok seviyosa alım-satım yapıp o farkı kendi çıkarabilir. madem çok boş vakti varmış uğraş olur işte. hem kendi de çeşit çeşit araba kullanmış olur.

not: valla sanki kaynananmışım da kocanı kayırıyomuşum gibi oldu da ben de haksız buldum orayı bi açayım. insanların canı sıkıldıkça işlerini gören şeyleri değiştirme sevdası her zaman saçma gelse erkeklerin araba sevdasına bişey diyemiyom. bi de evlilik bu yav. haklı-haksız olmaz ki. uzlaşmak gerek. sabretmek gerek. gün doğmadan neler doğar.

şu anda para geliyor diye düşünmesin. ben de öyle düşünüyordum ama şu son bir senedir anam ağlıyor denkleştireceğim diye... çocuğun sınavı dershanesi alınan kitabı kömür parası yol masrafları kooperatif derken maaştan sıfır tl kaldı. ayın sonunu nasıl denk getirecğeim diye düşünüyorum...

hem faizin zararlarını pek çok arkadaş bil fiil yaşadı. daha dün anlattı arkadaşım. kredi çektim araba aldım faizi 3000 tl idi. bir hafta sonra araba hararet yaptı. masrafım tam 3 bin tl çıktı diye...
çok acı bir söz var...
uykun varken misafir gelir, paran yoksa masraf çıkar...

haklı/haksız olmanın ne önemi var. bu kadar uzun yazı yazılır mı azizim? gönüller bir olsun. yazı okunacak uzunlukta olsaydı okuyup yorum yapacaktım ama gece saat olmuş 00.40 gözler olmuş haşat. kusura bakma kardeş :)

1. erkeğin beyni, yaşıt olduğu kadın beyninden daha geç olgunlaşır.
2. sizin özel sektörde çalıştığınızı sanıyorum. akademisyenin kafası, özel sektörde çalışanın kafası gibi çalışmaz, çalışamaz. çünkü başka türlü formatlanmıştır. realitelerden uzak yaşar.
3. bu tür mâli çekişmeler ve didişmeler, yataksal çatırdamayla ve sonunda boşanmayla sonuçlanır.

Bu gerçeklerin ışığında, ipleri daha da germek ya da gevşetmek sizin elinizde. 'Haa, sen öyle mi yaptın? Al o zaman! Ben de bunu yaptım!' da bir yol, 'Peki ama zarar ediyoruz ve bu zararın külfetini ben de çekiyorum, bunun farkındasın di mi?' de bir yol. Yani haklı olmanız, her zaman sizin dediğinizin olması mânâsına gelmiyo maalesef. Evlilik, sonu gelmeyen bir fedakârlıklar zinciri.

Bundan 5 sene sonra, bize bu anlattığınızı hatırlamazsınız bile. Ama evliliğiniz çatırdarsa, 5 sene sonra bunları kare kare hatırlarsınız.

Hangi durumda 'Keşke' diyeceğinizi iyi hesâb edin.

kredi cekerek hayat gecmez. turkiye burasi; bana kalirsa nakite karsilik olmayan kredi cekmek akil kari degil. Hele hele araba gibi cok da elzem olmayan sey icin. Kaldi ki zaten arabaniz varmis. yine de araba cok ihtiyacsa, su durumda oturup uzun uzun konusacak ve butce yapacaksiniz. miras parasini da yok say, o para hic bir zaman senin olmadi zaten. gunun birinde ortaya cikarsa oh ne ala. o yuzden erkege bir puan.

ekonomik sebeplerle baslayip, evlilik iliskilerine getirmissiziniz olayi. sizin evlilik, afedersin bacim, siki tutmadan once, (ikiniz de) bi kendinize gelin. erkek evde kal cocuk bak diyor, kadin bankamatik kartini vermiyor. ama bunlarin ikisi de pek yapici degil. eger kadin evde kalip cocuk bakacak durumda olsaydi, erkek zaten bankamatik kartini sormazdi. o faturalar kendi kendine odenmeyecek. o yuzden, kimseye puan yok. (ama kadin tarafi oz elestiri yapiyor o yuzden ceyrek puan.)

son olarak, erkege kiyasla, kadin tarafi, fazlaca fedakarlik yapiyor. elbette egoist olmamak lazim ama evlilik sonucta sevgiden ote bir legal sozlesme, hem de ekonomik olarak bagliyici kosullari olan. hayat musterek, cocuga da beraber bakacasiniz, borca da beraber gireceksiniz. dil kursu da eger karsiligi olacaksa cok iyi bir yatirim. o yuzden kadina +1

- evlilikte gevsetecek siklastiracak ip yok, beraberlik var. ona gore ezmeyin birbirinizi.
- evliligin devami icin gerekirse baska sehre tasin bacim, haftasonlari git gel. o akil sagligi var ya, masraflardan pahaliya patlar. ben esini tez yazma surecinde goreyim, neymis bunalmak.

kilibikerkeksporluyum

Burda yorum yazan insanların önemle dikkat etmesi gereken bir konu varsa o da soru soran insanların hayatlarına saygı!.
okuyorum da yazılan yorumları, yok ayrıl, yok seni saymıyorlar, yok bilmem ne. Sen buraya yorumunu yazdıktan sonra bilgisayarı kapatıp gideceksin bu arkadaş o ailenin içinde bir ömür devam edecek. ağzınızdan çıkan cümlelere dikkat edin. Sözüm meclisten dışarı ama başkalarının düşünce ve görüşlerine taparcasına değer veren insanlar var. bir galyana gelip de milleti eşinden işinden edeceksiniz. Dikkat edin.
görüşlerinizi yazarken bu insanalrın bir hayatları olduğunu gözardı etmeyin derim.

bu kısa uyarıdan sonra demem odur ki aile içindeki para mevzunu uzatmanın anlamı yok verilmiş çoktan. ne zaman geri geleceği konusunda da konuşmak anlamsız bugün istesen yarın gelir yarın istesen bugün gelir bilemezsin.
önemli olan bir diğer yorum yapan arkadaşın dediği gibi ihtiyaçlarınızı belirleyip bütçenize göre hareket etmek.
kredi elbette çekilir ama alacağınız ürün ihtiyacınız ise bu uygun görülür. halihazırda borcunu ödemeye devam ettiğiniz bir aracınız varsa ve bu araç size hayati yaşama anlamında sorun ve fazla masraf çıkartmıyorsa değiştirmemeye ikna edebilirsiniz.
ya da eşinizin isteğini ileriye ertelemeyi önerebilirsiniz. şöyle ki; ben yurtdışına çıkmayayım şimdilik sen de araba alma önce birlikte borcumuzu bitirelim bir "oh" diyelim sonra bakarız tarzında bir konuşmayla yanaşabilirsiniz. Ödemesi için ısrar etmeyelim ama bakarsın bu arada belki kardeşin ödemesini de yapar. tadında yapıcı ince bir konuşmayla derdiniz kalmaz.
eşiniz de mantıklı bir adamsa sizi seviyorsa bu ılımlı yaklaşıma olumlu bakacaktır.

Not: burada yazılanları okutmamanı öneririm. doğru değil. Bana eşim okutsa ben memnun olmazdım. hoş olmaz.

sağlıcakla..

sabah siniriyle geldim bi daha cevap veriyom. ona de ki; sen arabanı değiştirdiğin an ben de kursa giderim. o yüzden 15 değil 30 çekiyoz hem biraz da alışveriş yaparım. araba modeli değiştirmekle lüzumsuz alışveriş aynı çünkü benim gözümde.

gece pamuk gibi kadındım halbuki şimdi neden bu kadar gıcık oldum anlamadım. çocuk yapıyoz demişti sanırım ona sinirim geçmemiş.

bi de aile içi ama merak ediyoz ne yaptığını kocanın tepkisini :D azcık anlatsan ne dediğini? aslında burayı okusa 'taam lan taam! bi araba zevkimiz vardı içine ettiniz' diye yılabilir :D ama sen daha iyi tanırsın kocanı.

3 pc'de vpn kullanılırsa çözülür o iş sanki.

router bridge moduna alinirsa olur gibi.

Adam panda lan. Et yemeye ve sevişmeye ÜŞENDİĞİ için nesli tükenmekte olan bir yaratık. Hasta bakıcıya mı gider yapıcak. Zaten orda bakıcıya engel olmaya çalışmıyorlar, oyun oynuyorlar.

<3 çıldırcam

hayır yaramazlar.

orada olsam o pezevenklerle boğuşsam, mıncırsam yuvarlansam :)

pandalar diğer ayılar gibi etobur değillerdir. bambu yaprağı falan yerler. o yüzden doğalarında saldırganlık yoktur. hep böyle yani bozulmuş değiller.

bir pandam olsa daha da bir şey istemem sanırım.

esasinda pek de sakin degillerdir.
vahsi ve ayi olduklarindan, yanlis bir hareket kara derisine malolur.

yoksa bunlar yavru/

adam sabırlı ama hakikaten:)
gerçi sabırlı olmazsa çin dövleti fena da yapabilir, bilemedim.

kaç paraymış lan bi tez? bana da lazım bu ara

Tez de yazarız diyorlar :D caps:

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

Ücret sordum "hocalarımıza soruyoruz cevap alıyoruz" dediler. Biri sorsa ne kadarmış :D

edit: telefon numarası da yazıyor lan arasak mı :D

Ödev yazmak değil kendi yazmadığı ödevi teslim etmek suç olabilir anca gibi geliyor bana. Ayrıca her fakültenin çevresinde zibilyon tane var bunlardan, hem de online falan da değil, bayağı cama kağıt asar şekilde.

ne kadar işe yarar bilmiyorum ama yök'e şikayet edebilirsin.
bu konuya murat bardakçı kendi programında uzun süre değinmişti. sonuç: şikayet edilecek belli bir merci yok gibi aslında.

ya, nasıl oluyor böyle işler, çözemedim.

ben tezde böyle bir şey yapsam en başta tez danışmanım anlar ve sıçar ağzıma. danışmanlığı da bırakır çok net biçimde. böyle yerlere ödev yaptıran öğrencilerin hocaları ne bok yemeye duruyor?

şikayet edeceğin insanların nerdeyse tamamı intihalin falan kralını yapmış adamlar olacak.
bir de veren adam tezi okuyup çalıştıysa neyle suçlayabilirsin ki?

Bence suç yazanda değil yazdıranda. Bi şekilde yazdıranları bulup ihbar etmek çok daha mantıklı. Ya da yazdırdıkları hocalar bulunabilir. Eminim hocalar da kendilerine bişe olmasın diye kime yazdıklarını ne yazdıklarını anlatırlar.

bir ornegine sahit oldum. yaptiran adam su an yardimci docent.
turkiyede akademisyenlik bu. kimi kime sikayet edecegiz?

ulan sessizlik oldu bu soruyu sorduktan sonra tezini yazdıran ekşiduyurulu kullanıcılar mı olacak acaba

10 gunde ingilizce yazabilirler mi acaba?

bende bunlara yaptırayım bari iş güç uğraşıyoruz bir de bununla uğraşmayayım.
şikayet falan etmeyin olum size ne sanki herşey adeletli bi bu kaldı aq

lan arkadaş, açılan ilk duyuru ile verilen son cevap arasında bu kadar anlam kayması olan bir duyuruyu ilk kez gördüm.

evde bu tip aletlerle kardiyo yapmaktansa tabata ve evde yapılabilecek hiit antrenmanlarını araştırmanı tavsiye ederim ben. youtube'a home hiit excercise yaz. hem paranı harcama, hem daha keyifli ve de daha etkili antrenmanlar yap. kolay gelsin.

kürek aleti komple çalıştırır vücudunu, bisiklet lokal bir çalıştırma sağlar. ama kürek aleti derken hangisini düşünüyorsun?

bu mu:
www.google.com.tr

yoksa bu mu:
www.google.com.tr

birincisi için fazla bir tekniğe gerek yok ama ikincisinden düşünüyorsan biraz kürek çekme tekniğini bilmen lazım efektif kullanabilmek için. ama her durumda bisiklet aletinden daha iyidir. ben ikincisini kullanıyorum evde, çok memnunum.

kurek bence. ayni zamanda daha cok calistirir vucudunu, daha cok kalori yakarsin. hem bel/core, hem kol, hem bacak calistirir.

ama teknigini ogren de cek yoksa belini ve sirtini cok feci sakatlarsin.

Bence boşuna bu aletlere para bayılma. Eve alırsan maksimum bir bilemedin iki hafta sonra hevesin geçecek. Bir daha kullanmayacaksın. Eğer kardiyo yapma niyetin varsa bir spor salonuna yazıl veya evin civarında bir parkta hergün yarım saat yürü.

maxim aynı hevessizlik durumu spor salonuna yazılıncada olabilir, heryer salona parayı pesin verip gitmeyenlerle dolu. biraz irade meselesi sanırım.

"yarım saat yürüyerek" kardiyo yapmana imkan olanak yok bu arada.

evde calisma istasyonum var ondan once ısınmak adina yapıcam. arkadaslar iki tane tercihimi soyledim yanlizca bir tane ise yarar cevap var. havluyla calıs diyenden salona git diyene kadar. biliyorum cevap vermek zorunda degilldiniz ama eyvallah zahmet edip cevap yazmısssınız.bana. diyeceginiz su bisiklet alsan daha iyi cunku boyle boyle yada kurek aleti al cunku su su avantajları var. su yazdiklarınız moral bozmaktan baska ise yaramaz kusura bakmayın..

bana kalırsa kürek al, bisiklet aleti değil de gerçek bisiklet ile dışarı çık.
koşu bandının gerek çok sağlıklı olmaması gerekse de çok ses çıkarması nedeniye elenmesi doğru.

Sırf ısınma amacıyla yapacaksanız en ucuzunu alın. Yok eğer haftada birkaç defa uzun süreli kardiyo yapacaksanız koşu bandı derim. Ses çıkarmasını önleyen pedler var, bir tane de ondan alırsınız ses çıkarmaz.

İkisinden de sıkılma riskin var. Evde bir kaç round tabata döndürmek daha pratik ve ucuz olur senin için.

concept 2'nun kurekleri diyorum. cunku kurek bisiklete kiyasla butun vucudu calistiriyor.
yani kardiyolu vucut calisma gibi garip bisi oluyor, cok guzel oluyor.

chicago

Hayır. Newark. Abd'ye giriş yaptığın yerde geçersin pasaport kontrolünden, sonra iç hatlara gidersin.

doğru ya newark, yanlış anlamışım ilk okuyunca.

hepinize tesekkur ederim. anlasilir yazamadigim icin de hepinizden ozur dilerim.

çok fark var. managed olanı yönetebiliyorsun. bir çok şey yapabiliyorsun. vlanlar yaratabilirsin. istediğin portu devredışı bırakabilirsin vs vs.

unmanaged switch aptal switchtir. hiç bir ayar yapamazsın.

managed ile ayni zamanda hangi servislere hangi portlardan agirlik verilecek oncelikler filan belirtebilirsin.

ne icin lazim?

Suan bunu pantolunun bi pacasina ayagini sokmus vaziyette halen donlayken yazmis olma ihtimalin var mi? Bence arka planda cok cilgin nefretlik seyler donuyor suan.

aıjfoafopaıopgfa nice try.

why r u wearing that tupid man suit diyorsun yani..

sorma. imkanim olsa her zaman daldassak gezcem.

Her tarafım yara, pantolon giymek işkence acıyor ya. İşim olmasaydı evde yatsaydım cıbıl cıbıl.

Ciplagim ben. En az 12 saattir ciplak geziyorum.

Evet, o yuzden genelde guzel giyinmeye calistigim halde bazen koy gotune diyip acayip cirkin giyindigim oluyor. Misal, bugun.

Bizim ofiste çıplak çalışma alanı var. (douchebag mode on)

Her gün giyindiğimizi kim söyledi ki?

ben hergün uyanmaktan sıkıldım, sen giyinmek diyorsun :)
Allahtan bu hayat biten bir şey, ya ölümsüz olaydık boku yemiştik.

arnold, güzel fikir.

Evet, sikiliyorum, o yuzden evde genelde cibil dolasiyorum

napalım soyunalım mı? tövbe tövbe tövbe

Giyinmekten değil de "bugün ne giysem (8)" diye düşünmekten acayip sıkıldım.

şort terlik t-shirt ne güzel kombinasyondu yahu

Amerika da var.

liyakat var. onda bile yine hakedene gidiyor is.

fakat amerika'da yalan soylemenin cezasi var benim bildigim. (bazen orda da uygulanmadigi oluyor tabii ki.)

evet orda da torpil var ancak şu mantıkla işliyor: vereceğim işi hiç tanımadığım birine vermektense güvendiğim birinin kefil olduğu birine vermeyi tercih ederim. çünkü iş dünyasında yeterlilik ne kadar önemliyse en az onun kadar güven de önemli.

siyasette yükselmek için dünyanın her yerinde geçerli 2 kural var: ya çok meziyetli biri olacaksın yada yalakalık yapacaksın (üstüne, başkana, devlete, halka vs.). dünyadaki siyasetçilerin hepsi üstün meziyetli insanlar olmadığına göre gerisini sen anla

batı avrupa'da çok yaygın.

Torpil ile referans farklı şeyler. Dünyanın neresinde olursa olsun 'tanıdık ve bilinen' biri sokaktaki rastgele adama baskın olur, çok doğal bu yani.

bir kere eski sovyet ülkelerinde gayet yaygın imiş.
polonyalı arkadaşım yaygınlığından söz etti.

şu an almanya'dayım ve torpille dönen işler duydum. tabi türkiye kadar değil.

www.eksiduyuru.com

o sadece siliyor. çok silici bir arkadaşımız.

(bkz: tanırım iyi çocuktur)

mesela o dedigin teknoloji bazi arabalarda var, yakinda yayilir.

ondeki araba durduysa ve sen frene basmadiysan araba kendisi duruyor. ama bu sistem 30 km/h hizin altinda iken devrede.

demek ki yuksek hizlarda tehlike yaratabilir.

hic bir bilgisyar, yazilim vs insan beyni gibi karar veremiyor sanirim. o yuzden hala insan kontrolunda araclar.

aslında dediğin hic bir sisteme gerek yok, insan denilen yaratik bu araclari kurallara uygun kullansa kolay kolay kaza olmaz.

oldu diyelim, büyük hasarlar alnmaz.

hocam onları yaparlarsa araba çok pahalı olur, o yüzdendir diye tahmin ediyorum. bahsettiğin tip şeyler uçaklarda var mesela. ama orda bile bazı durumlara karşı "çok maliyetli olduğu ve nadir karşılaşıldığı" gerekçesiyle güvenlik önlemi koyulmuyor. 100 milyon dolarlık aletler yani.

bi de araba sadece giderken önündekine çarpmıyor ki o bahsettiğin gibi sensörlerle engel olunsun. sen yolunda gidiyosun dallamanın biri yan yoldan fırlıyor önüne mesela, o arada sensör mensör bir işe yaramaz ki. aslında trafik levhalarını manyetik yapıp, arabalara da onları algılayacak bir sistem koysalar, ve arabanın sistemleri senin trafik kurallarına aykırı hareket etmene izin vermese mantıklı olabilir.

telefon gibi işte? 100 liralık telefon var arayıp mesaj atabiliyo, 3000 liralık iphone 6 yerden kaç cm yüksekte olduğunu falan hesaplıyo. google arabaların birbirine çarpmayacağı tamamen kendi başına gideceği sistemleri deniyo ama maliyetleri milyar dolar belki de.

Ben de arabadan hic anlamam ama genel olarak endustriden ve teknolojiden biraz anlarim. Net cevap veriyorum, hepsinin karmasi.

1) Araba fabrikalari kurulu ve saniyelerin onemli oldugu seri uretim yapiyor.
2) "Sunu gorurse bunu yapsin" gibi sensor temali sistemleri yapmak ayri sey, bu sistemlerin gercek hayatta her turlu etkiye acikken %100 ile calismasi apayri sey. Neredeyse mumkun degil yani.
3) 2'deki ayni seyler yapay zekali sistemler icin de gecerli. Hatta daha gecerli.

Not: Insandan bagimsiz araba teknolojisi mevcut.

tabi ki maliyette cok buyuk etken.

yillar once mercedesin soforsuz araba denemeleri yaptigini izlemistim.

guzergahtaki isiklara tabelalara sapaklara vs sensörler, alici/vericiler filan yerlestirip arabayi fabrikadan mudurun evine yollayip mudurun karisini alip getirmişlerdi soforsuz.

google'ın kendi kendine takılan arabası açık trafikte test ediliyordu en son. büyük ihtimalle 2020 civarında satışa da sunulur. ama yine de ne kadar güvenli olur bilemiyorum. trafik çok fazla etmenin bir araya geldiği bir unsur.

mekanik ile elektroniğin gelişmesi aynı şekilde olmuyor.
ornek olarak 1600cc bir motor bir 15 20 yıl oncesine göre 1,5-2 katı beygir üretebiliyor. elektronikte kapasite her yıl 2 ye katlanıyor nerdeyse.
belirttiğin teknolijiler var ama bence onları her yerde kullanamazsınız. ornek olarak şerit takip sistemini ankarada kullanın kullanabiliyorsanız. konya yolunu bilen bilir hiç şerit çizmeseler daha iyi. şeritleri takip edersseniz kesin birine çarparsınız.

adaktif hız kontrol var zaten ama coğu marka opsiyona ekliyip karına kar katmakla meşgul. ben bir mühendis olarak asıl şunu çok merak ediyorum 25$ lık araba kamerasını nasıl stok olarak arabalara eklenmiyor anlamış değilim. bir araba tasarlasam kontağı çevirdiğin an kayıta giren dört kamera(ön arka ve yan aynalara ) ve bunları direk usbye kayıt yapacak şekilde bir sistem tasarlardım.

sebebi para.

adam teknoloji birimini suan kapatsa 20 yil daha arac satar, "gelisen teknolojilerle". adam mesela su surucu kapisindaki diger camlari acma tuslari var ya, onun sadece surucu cami icin otomatik (tam basma modu diyeyim) secenegi sunuyor. yani tam basinca ya da cekince cam otomatik aciliyor ya da kapaniyor. lan kac para bi fiziksel dugme? ama yok. koymuyor ipne.

20 model arac cikartiyor firma, "bak bunda bi dusuk modelde olmayan siktiriboktan bi ozellik var, ama 5 bin lira daha pahali" diyor. biz de aliyoruz.

o arabayı yapmak kolay peki sende onu alacak para var mı?

Daha oraya varmadan şöyle bir nokta var: Arabaya koyduğunuz yakıttan üretilen enerjinin sadece %15'i harekete gidiyor. Bu oran, bugünün en verimli termik(yakıt harcayan) aracında %25'tir. Geri kalan enerji aracın sesine, titreşimine ve ısınmaya gidiyor. 21.yüzyılda halen daha bir şeyi yakarak ilerliyoruz.
Elektrikli otomobiller üretiliyor yavaş yavaş ama şu zamana kadar bunları kullanmamız yazık.
(Bu arada en dandik elektrikli araçta verim %90'ın üzerindedir. Sessiz ve titreşimsiz gitmesinden anlayabilirsiniz.)

ford'un bi seminerine katildim 2025'te amerikada boyle araclar gormeye baslicaz diyor.

simdilik olmamasinin sebebi de kanunlarin pek buna uygun olmamasi, teknolojinin henuz tam istenen seviyede olmamasi, algoritmalarin hala her durumda kususrsuzca calismiyor olmasi ve en onemlisi boyle bir arabaya sahip olmak isteyen kitlenin/neslin henuz parasinin olmamasi.

otomatik vitese ancak kizlar kullanir diyen tipler var hala, dusun kendi kendine giden arabaya olacak reaksiyonu.

not: bu entry kisisel seksist goruslerimi icermez. sadece otomatik vitese gicik olanlarin seksist gorusleri icerir. yoksa kadinlarimiz da elbette duz vites kullanabilir.

amerikada otomatik vites haricinde araba kullanılmadığını da ek not olarak belirteyim. bazılarına göre tüm abd vatandaşları kız olabilir.

aha diğer basit geliştirme:

ışıklara sensör yerleştirilir, kırmızı yandı mı araba otmatik durur. çok mu zor lan bunu yapmak?

@kamera motor ben bunları sensör teknolojisini tanımadığım yıllarda da hayal ediyordum. yol-araç etkileşimi, araç-araç etkileşimi olmayacak şeyler değil. Ama bugünden yarına hazırlanabilecek kolaylıkta bir altyapısı yok bu işlerin, üzerinde çalışılıyor. O yüzden ben daha fiziksel ilkelliklere takılıyorum bu aralar. Mesela çıkıntı yapan dikiz aynaları yerine kamera olabilir, özelleştirilebilir ekran şeklinde gösterge bölümü, silecek teknolojisinin değişmesi ve her aracın arkasına da silecek eklenmesi, daha etkili konumlandırılmış havalandırma tertibatı gibi.

@kamera motor,
evet yukarida anlattigim gibi cok zor.
normalde yaptin calisiyor diyelim. yan yaklastin o zaman nasil calisacak? ya acil durumlarda sistemin duzgun calisir ve birinin olumune sebep verirse? karda kista siste calismazsa ne yapacaksin? genelde calisan sistem yaptin ve suruculeri alistirdin diyelim, onunden kus ucar geyik gecer de calismaz hale gelince kazadan kim sorumlu olacak?

Zetahead'in Popular Science okuyun tavsiyesine katılıyorum. Bu tür soruların yanıtlarından daha da fazlası var orada.

700dolar+120tl sanırım. Ama hiçbir garantisi yok türkiyede.

edit: 50 dolar abd vergisi var alırken o yüzden 700.

24 ay sözleşmeli değil mi o?

@sidd degil

649$'a ilave aldigin eyalate gore degisen vergi oduyeceksin onu da hesaba kat. turkiyeye gelince 119tl de vergi yatiracaksin. usa garantisi istanbul apple store'da gecmiyor bu da ufak bir not.

amazon'da satiliyor mu acaba? vergiden kurtarmak icin hani

normalde olmaması gerekiyor (ayrımcılık meselelerinden dolayı) ancak türkiye'deysen mutlaka düzgün kravatlı ve traşlı bir fotoğrafını koymalısın.

straight gigolo +1 vesikalık olmalı.

aslında olmamalı ama oluyor. olmaması bir eksiklik sayılabiliyor.

tıraşlı, takım elbiseli ve arka fon düz renk olan bir vesikalık olmalı.

gülümsemek de lazım tabi.

bence bir de fotoğraf sizi olduğunuz gibi yansıtmalı. yani yaşınızdan büyük, olduğunuzdan ciddi, gergin göründüğünüz bir fotoğraf kullanmayın.

yurtdisi ise asla ve asla koyulmamali.

yurtici ise en masum yuzlu fotorafin olmali. benim bir internshipim az daha kamyon soforu tadinda cikan vesikaligim yuzunden yaniyordu.

www.kariyer.net

hacı şunlara bak, çok etkili olsa bunlardan bir kısmı iş bulamazdı.

bende de tez sunumu sonrası laboratuvarda çekilen bir fotoğraf var, arkada posterler filan. elimde bıçak var fotoğrafın aslında ama uygun alanı kesince gayet hoş bi şey çıktı ortaya.

idealine cevam veremem bilmiyorum. ama hani genel müdürden bilmemkimden önce cv asgari ücretli çalışan ik dan, muhtemel çalışma arkadaşlarından, hatta stajyerlerden elenip geliyor müdür onayına..

ben ik değilim mesela ama:

stajyerken rica ettiler fotoğraflılardan seçtim hep. "diğeri kim aman tanımıyorum ne gelicek belli değil" algısı oluyordu..


staj bitti. iş hayatında da bir kaç kez kendi alanıma/yanıma adam seçmek durumunda kaldım.. "uygun olan bir kaç seçenek getirir misin." diye rica ettiler. hepsinde fotoğrafsızları eledim. kravat hiç dikkatimi bile çekmedi. ya da ne bileyim vesikalıkmı fotoğrafı kesmiş mi napmış hiç dikkat etmedim.

-----------

bunun harici de nereye başvursam fotografsız olmaz. fotografsız olmaz diye söylediler. hoş fotoğraflı olunca da hiç bir yere çağıran olmadı yine ama. hiç yoktan cv kabul ediliyor.

bence ekle.

ben calistigim sektorde "aggfjgks cv'ye fotograf koymus" diye tasak gecen patronlarin oldugunu biliyorum mesela. sektore de bagli biraz.

benim cv biraz tasarimli masarimli oldugundan var bi fotografim ama, oyle resmi, siyah-beyaz, sade bi cv'de olmamali diye duydum cokca.

olmamalı.

Bi tanesinde bi abla oyuncak adamla oynarken oyuncak gerçek adama dönüşüp ablayı mikiyodu. Çok saçma ve komik amk o efekte kasmaya ne gerek vardı yani skflglg sanki çok süper bi senaryo gibi.

Çizgi gibi bi şeydi. Bi sürü küçük y.rak güzel bi kızın etrafında toplanıyor. Kız önce bi tanesini görüp dokunuyor. Dokununca büyüyo bu. Diğer y.rak arkadaşlarına ıslık çalıyo hepsi odanın bi köşesinden çıkıp geliyolar kızın üstüne. Bunların yürümeye çalıştığını düşümn saçma ve komik. Ama kız Guliver gibi kocaman, y.raklar küçük ve bi sürü. Biri ağzına biri bilmem neresine falan. Neyse olaylar olaylar. Sonra kapı açılıyo tüm y.raklar yok oluyo. Kızın elinde y.rağa benzer şey elinden düşüyo, kapıdaki kocası. Uzun bi reklam filmi gibiydi. İzlediğim en absürt şeylerden biriydi.

link olmasin diyosun.

ama efukt bu konuda epey ufuk acici. ben niye varim diye kendimi her soguladigim vakit acip izliyorum. he tamam diyorum sonra.

ps4

bütçe vermediğin için lamborghini aventador diyorum.

kitaplarını okumadıysa o serilerin kitaplarını alabilirsin. warcraft, lord of the rings.

www.dreamersfigure.com

Kadıköyde.

iyi bir kafa üstü kulaklık. elmasepeti'nde kaliteli kulaklıklar bazen paket hasarlı olarak ucuza satılıyor.

alt+ctrl+del yastıkları

happy ending massage

hobi elektronik seviyorsa raspberry pi seti alinabilir

www.redbubble.com

dedigin seyleri bu sitede aratip ilgili sonuclara bak. ama site yurtdisi merkezli oldugu icin dogumgunu cok yakinsa zamaninda gelmeyebilir.

edit: raspberry pi +1

buradan gorseller calinip pasajdan tshirt bastirmaca, sonra da hapse girmece.

www.thinkgeek.com

ayakkabinin destegi mi yok acaba?

genelde gereksiz siki oldugu vakit ayakta boyle problem cikarabiliyor bende.

ayakkabı bu;

www.decathlon.com.tr

olmaz

ses kartı için olmaz da amfi için sakıncası olabilir. Özellikle de kötü bir amfi ise.

bilgisayar icin sormustum

Olmaz ama aporlorlarını, ya da daha kötüsü kulaklarını eline alabilirsin. 85dBSPL'i geçme. SPL metre yazılımlar var. Biraz tırt ölçerler ama az buçuk fikir verir sana.

ısınır. arada kapaman gerekir yoksa ufak sigortası var o atıyo.
dostum 1870lerden mi düştün sen buraya?

duruma gore bence.

ses kartini cozurdartma ihtimalin de var.

Atmayın bari.

-10dBV çıkışı var zaten line seviyesinin. Ona göre limitleyici direncidir diyotudur var zaten hepsi.

Demirel'in bir sözü var; "genelevleri kapatalımda vatandaş bizi mi siksin"

Toplum içerisinde topluma uyum sağlayabilme noktasında ihtiyaç duyan bir kesim var.

seks işçisi emekçidir.

beni ilgilendirmez diye düşünüyorum, zorla yaptırılmadığı sürece.

freelancer çalışıyorsan mis gibi meslek. eskort fiyatları 1000 liradan başlıyormuş, hem de uzmanlık alanı çok keyifli olabilir. ama bir ortaklık içindeysen hayat biraz daha zor görünüyor.

insan haklarına aykırı.

lisedeydim bir zamanlar. bizimkilerin restoranda bilgidsyar basinda oturuyorum para ustu falan veriyorum.
sonra siparis geldi. komisyon 13 diye bir yerden. ben saniyorum ki ruzgarli cevresi falan. kadin 6 paket biftek istedi. belli parali yani.
neyse soyledim iste o gunde enite vardi yanim da dedi seni buraya gotieiyim.pketi sen ver dedi. ben de heralde isimiz var dedim tamam dedim.
bentderesine geldik. benim jeton hala dusmedi.
bir kapi var mavi bir kapi. 10 kisi cikiyor. 100 kisi iceri geliyor. 19 yildir yasiyorum ankarada hic gormedigim orayi ama.
ama enistem israr ediyor anlamam lazimdi.
neyse aldim paketleri. girdim iceri.
ortafa bir kadin var. yasli bir kadin ama gps gibi.
her yeri biliyor boyle.
abla dedim ben 13 u ariyorum dedim. oldukca samimi bir sekilde gosterdi yeri. dairelerin onleri tamamen cam. kadinlar kendilerini sergiliyor falan. yine onlerinde sira olmus millet. yas araligi sinirsin. 10 yasinda cocuk da var 70 yasinda adamda. herkes kadinlari izliyor.
kadinlar oldukca cirkin. yani memeler dizlerde yari ciplak hepsi. bir tane guzel var ama o sadece oturmus iphone ile camin onunde duruyor. anladigim kadariyla musteri cekiyor.

neyse siparisi veren kadin zaten anladi hemem. x den mi geldin canim dedi evet dedim.
nasil odeyim dedi. erotik saka yapiyor bana
ben de ticket visa pass hepsi gecerli dedim lap diye cikardi.
tomar parayi.
verdi elime yuzlugu. bozduramadim ben de. disardan bozdur dedi. diger iki komisyonu da gezdim bozdurdum. bu arada eskiden orasi sehir gibiymis cogunu yikmislar o yuzden yogunluk var bence neyse verdim parayi afiyet olsun hayirli isler dedim. ciktim.
o olayi takiben 1 ay falan masturbasyon yapamadim.

o zamanlar dalga konisuydu benim icin simdi dusunuyorum da orda gordugum insanlarla disarida karsilasmak istemezdim. bence gerekli. o insanlar orada kalsin cikmasinlar amk sapiklari.

kadin zorlanmadigi surece, kacirilip, senettir sepettir zorla tutulmadigi surece, istedigi zaman isten ayrilma sansi varsa olmali bence.

turkiye sartlarinda hele mutlaka olmali, hic degilse inekten esekten farkli bi alternatifi olur yurdum erkeginin.

ama saglik durumlari takip ediliyor mu, hijyen meselesi nasil, kilik kiyafet nasil duzeltilir, bunlari dusunmek lazim asil.

otoban kenarinda goruyorum bazen. ayaklarinda terlik, agizlarinda sakiz. alli gullu bi salvar, saclar sari ama bi karis dipten siyah uzamis. birak seks yapmayi, bakmaya tiksinirsin.

İnsanların hür iradesiyle, severek yapabileği bir meslek olduğunu kabul etmenin vakti geldi. İsteyen istediği mesleği yaptığında değil yapamadığında insan haklarına aykırılık söz konusu olur. Siz gerekliliğini sormuşsunuz sanırım. Tü kaka olmamakla birlikte gerekli olduğunu düşünüyorum. Lazım.

kadın olsam ve güzel olsam eskortluk yapardım heralde ben. çok uluslu şirkete eleman seçer gibi müşteri seçiyorlar :S telefonda konuşmanı beğenecekmiş, evine çiçek, çikolata, içki falan alıp gidecekmişsin, sonra seni beğenirse postası birkaç yüz liraya lütfedip sevişecekmiş. bak sen. hayır gittiğimden de değil de, böylesinin var olduğunu duymak hakkaten şaşırtıyor insanı. kadının açısından baktığımda ise hem pirenses gibi muamele görüyor, hem kendi de zevk alıyor, hem de para kazanıyor. daha ne.

Kendi isteğiyle yapıyorsa yapsın. Zorla yaptıran biri varsa o zorlayanın totosunu kesmek gerek.

liberal ekonomide hersey mubah

Param olsa mutlu sonlu masaji merak ediyorum ben. Ama masaji gercekten cok iyi olmali..

Bağımsız çalışanları destekliyorum, kimi nispeten dürüst pezevekleri de destekliyorum, geri kalanını desteklemiyorum ama gerekliler.

@trinitrotoluen

senin dediğin cebinde parası olmayan manyak tipleri uzak tutmak için gerekli bişi, prenses kompleks'i yok yani.

@selam

neden böyle yaptığı değil önemli olan. sonuca bakmak lazım. keyfine göre birini seçip parasını da alıyor nihayetinde.

sikerim öyle emekçiyi. tü kaka

aradigim site www.wordle.net

tesekkur ettim.

taksim tarafindaki dislilerin ve halatlarin isinmasini ve cok asinmasini onlemek icin olabilir belki

yerin altinda olmasabile su akma ihtimali var.
toprak zaten su iceriyor yogun miktarda (yer alti suyu).
kazdigimiz her vakit su izolasyonu ve gider yolu adam gibi yapilmali.
gordugumuz su ise bi cok sebebi olabilir.

1) yer alti suyu ve halat alti gider olarak kullanilmis. (ben bu fikri sevmedim. halati uzun donemde yipratabilir)
2) izolasyonda sorun var. yalitim bir yerden kacak yapiyor (bu fikri de sevmedim. is duzgun yapilmamis anlamina gelebilir)
3) gotumden salliyorum: halatlari ceken motorlari sogutuyor.

edit: burda cok gec oldu. parnaklarim yazamiyor artik. uyuyayim ben en iyisi

düzgün bir giderden mi akıyor bilmiyorum ama eğer öyleyse koca tüneli suya karşı izole etmektense kontrollü bir biçimde yeraltı suyunu drene etmek daha mantıklı gelmiştir öyle yapmışlardır gibime geliyor. fünikülerin deniz seviyesi altındaki kısmı fazla da değil bu arada. gelen su gümüşsuyundan itibaren akışa geçen yeraltı suyudur.

Çok teşekkürler. Yalıtım yerine yapılmış olması mantıklı geldi ama vikipedide şöyle bir bilgi var:

Hattın yapımı süresince 87.000 m3 katı atık çıkarılmış, 30.000 m3 betonarme betonu, 34.000 m2 püskürtme betonu, 4.000 ton betonarme demiri, 4.500 metre fore kazık, 5.100 metre mini kazık, 6.000 metre şemsiye borusu, 6.600 metre zemin ankrajı, 10.400 metre ayna çivisi, 9.300 adet kaya bulonu, 27.000 m2 su yalıtımı, 750 metre hat işi ve 2 adet makas kullanılmıştır.[2]

Yani yalıtım da yapılmış?

yer altındaki bu tarz sistemlerin hepsinde su çıkar. ve bunu engellemenin teknik olarak mümkünatı pek yoktur. bu ve bunun gibi yer altı sistemleri zeminden yaklaşık 50 metre alta inilerek yapılmaktadır.
ve dünya da tüm metro istasyonlarının raylarının olduğu yerlerde mutlaka su birikintileri vardır. ve yağmurla birlikte bu birikintiler artar. özellikle eski yapıdaki newyork paris gibi metrolarda geceleri hummalı bir çalışma yapılır ve sürekli o raylar değiştirilir. çünkü su o rayların ömrünü kısaltır.

@nilmiye yalitim istasyonlara ve yan duvarlara yapilmistir muhtemelen. rutubet vs olmasin diye

pilates...

İp atlayabilirsin yapabilirsen.

youtube'da cardio at home gibi kelimelerle arama yaparsan bir şeyler çıkar bence.

ip atlamak, kosmaktan cok daha faydali. kardio icin de uygun. bir ara buralarda bir link verilmisti. aratirsaniz bulurrsaniz.

konuşurken iç taraftan da sesini duyuyon. gırtlaktan yani.

dışarıdan da duyuyorsun. dışarıdan duyduğun sesi kısmak için şunu deneyeceksin:
maxcdn.fooyoh.com

içeriden gelen sesi kısamazsın ama.

ayrıca eğlenelim:
thefunnyplanet.com
www.thefunnyjunk.com
makemelaugh.com

Ses kayit ortamina girdigi an ilk agzinizdan ciktigi duruma gore kayit alan cihazin etkisiyle degismistir.

Speakerlar araciligiyla size donerkende deger kaybi olusur.

Sizin sesinizi canli olarak duyan insanlar da sizin gibi kayit altina alinan sesinizi farkli algilarlar.
bunun sebebi budur.

bir baska sebebi de sesimizi duyarken kafatasimizda titresip bizim kulaklarimiza geliyor.
haliyle broadband bir mikrofonla keydedilen sesimiz bize kafatasimizin titremesiyle gelen sesten farkli olacak.

Harun Yahya rulz!

Harun Yahya, Evrim Aldatmacası kitabının Evrimin Moleküler Çıkmazı bölümünde Miller-Urey deneyinin başarısız bir deneme ve geçersiz bir deney olduğunu söylüyor. Bu deneyin kendi içinde birçok tutarsızlık içerdiğini, bu sebeple de Evrim Teorisinin bir moleküler çıkmaz içinde olduğunu iddia ediyor. Şimdi hep beraber Harun Yahya’nın bu iddialarını inceleyelim. İlk iddia şöyle (Harun Yahya, Evrim Aldatmacası, 2005, s. 148):


Miller’ın, ilkel dünya koşullarında amino asitlerin kendi kendilerine oluşabileceklerini kanıtlamak amacıyla yaptığı deney birçok yönden tutarsızlık göstermektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1- Miller deneyinde, “soğuk tuzak” (cold trap) isimli bir mekanizma kullanarak amino asitleri oluştukları anda ortamdan izole etmişti. Çünkü aksi takdirde, amino asitleri oluşturan ortamın koşulları, bu molekülleri oluşmalarından hemen sonra imha edecekti.

Halbuki ilkel dünya koşullarında elbette bu çeşit bilinçli düzenekler yoktu. Ve mekanizma olmadan herhangi bir çeşit amino asit elde edilse bile, bu moleküller aynı ortamda hemen parçalanacaklardı. Kimyager Richard Bliss’in belirttiği gibi, “bu soğuk tuzak olmasa, kimyasal ürünler elektrik kaynağı tarafından tahrip edilmiş olacaktı”. 116

Nitekim Miller, soğuk tuzak yerleştirmeden yaptığı daha önceki deneylerde tek bir amino asit bile elde edememişti.

116 Richard B. Bliss & Gary E. Parker, Origin of Life, California: 1979, s. 14

Elbette doğada deneylerdeki gibi bilinçli yapılar yoktur. Ama bilinçli yapılar olmaması deneylerdeki işlevi görecek doğal yapılar veya ortamlar olmadığı anlamına gelmez. Nitekim Dr. Ümit Sayın, Dünyada Organik Yaşamın Başlangıcı başlıklı makalesinde bu konuya değiniyor ve şöyle diyor:

Yaratılışçılar, ilk dünya koşullarında amonyak olmadığını, Miller’in ise soğuk tuzak denilen bir yöntemle amino asitleri elde ettiğini, Miller’in koşullarının bilinçli olarak çok yapay hazırlandığını ve sonuçların bilimsel bir sahtekarlık olduğunu söylemektedirler. Öncelikle Miller’in düzeneği tabii ki yapaydır; ama biyokimyada yapay olmayan koşullarda kontrollü deney yapılamaz ki; soğuk tuzak denilen ve reaksiyon ürünlerini soğutan bir düzenek kullanılmış olabilir; ama doğada bunun bir benzerinin var olmadığını söylemek, üstelik de 3.5-4.5 milyar yıl öncesinde gelişen olaylardan çok emin ifadelerle bahsetmek ancak, Yaratılışçılar gibi bilimi ayaklar altına alan, çıkaracakları sonuçlara önceden fikse olmuş insanlarda görülebilen bir düşünce hatasıdır. Örneğin okyanusların tabanlarındaki sıcak su kaynaklarının birden soğuyarak okyanusa karışması bahsedilen “soğuk tuzağı” doğal koşullarda oluşturabilir; doğadaki bugün tahmin edilemeyen pek çok yapı bunu meydana getirebilir. Nitekim, sadece sıcak su kaynaklarında mevcut bu ısının bile sığ okyanus sahillerinde suda çözünmüş amonyum (NH4), metan (CH4), karbon dioksiti (CO2) (veya su yüzeyindeki atmosferdeki gazları da katarak) reaksiyona sokabileceğini gösterir. Organik maddelerin ve ilk yaşamın denizlerdeki, gollerdeki, volkanik ortamlardaki sıcak su kaynaklarının bulunduğu yerde oluştuğu konusunda pek çok fikir de ortaya sürülmüştür.

Görüldüğü gibi doğada bu tip yapılar doğal olarak varolabiliyor. Bu sebeple Harun Yahya’nın Miller-Urey deneyinin geçersiz olduğunu iddia ederken ortaya koyduğu ilk argüman aslında tamamen geçersiz.

Şimdi Harun Yahya’nın kitabındaki ikinci iddiaya geçelim (Harun Yahya, Evrim Aldatmacası, s. 148-149):

2- Miller’ın deneyinde canlandırmaya çalıştığı ilkel atmosfer ortamı gerçekçi değildi. 1980′li yıllarda bilim adamları ilkel atmosferde, metan ve amonyak yerine azot ve karbondioksit bulunması gerektiği görüşünde birleştiler. Nitekim uzun süren bir sessizlikten sonra Miller’ın kendisi de kullandığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti. 117 Peki Miller neden bu gazlar konusunda ısrar etmişti? Cevap basitti: Amonyak olmadan, bir amino asitin sentezlenmesi imkansızdı. Kevin Mc Kean, Discover dergisinde yayınladığı makalede bu durumu şöyle anlatıyor:

Miller ve Urey dünyanın eski atmosferini metan ve amonyak karıştırarak kopya ettiler… Oysa son çalışmalarda o zamanlar dünyanın çok sıcak olduğu ve ergimiş nikel ile demirin karışımından meydana geldiği anlaşılmıştır. Böylece o dönemdeki kimyevi atmosferin daha çok azot, karbondioksit ve su buharından oluşması gerekir. Oysa bunlar organik moleküllerin oluşması için amonyak ve metan kadar uygun değildirler. 118

Nitekim Amerikalı bilim adamları J.P. Ferris ve C.T. Chen, karbondioksit, hidrojen, azot ve su buharından oluşan bir karışımla Miller’ın deneyini tekrarladılar ve bir tek molekül amino asit bile elde edemediler. 119

117 Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis of Small Molecules, 1986, s. 7
118 Kevin Mc Kean, Bilim ve Teknik, Sayı 189, s. 7
119 J. P. Ferris, C. T. Chen, “Photochemistry of Methane, Nitrogen, and Water Mixture As a Model for the Atmosphere of the Primitive Earth”, Journal of American Chemical Society, cilt 97:11, 1975, s. 2964

Miller-Urey deneyinde ilkel atmosfer koşullarını oluşturmak için NH3 ve CH4 -ve bunların yanında H2O (su) ve H2 (hidrojen) de- kullanılmıştı çünkü o zamanlar ilkel atmosferde bu moleküllerin olduğu düşünülüyordu. Ama daha sonraları ilkel atmosferde bu gazların olmadığı anlaşıldı. İlkel atmosferin çoğunlukla CO2 (karbondioksit) ve N2 (nitrojen) ve biraz da CO (karbonmonksit) gazlarından oluştuğu anlaşılmıştır (1, 2, 3, 4). İlkel atmosferle ilgili elde edilen yeni bilgiler ışığında Miller-Urey deneyi birçok kere tekrarlanmış ve CO, CO2, N2 kullanılarak elde edilen sonuçların Miller-Urey deneyindeki gibi CH4 ve NH3 kullanıldığında elde edilen sonuçlarla aynı olduğu görülmüştür (5, 6). Yani bu sonuçlardan anlaşılabileceği gibi Harun Yahya’nın iddia ettiği gibi Amonyak (NH3) olmadan amino asit sentezlenmesi imkansız değildir, tam tersine bunun mümkün olduğu deneylerle kanıtlanmıştır (5, 6). Ayrıca Miller-Urey deneyindeki gibi elektrik boşalması (electric discharge) kullanmak yerine kozmik radyasyon (5) ve yüksek sıcaklık (7) kullanılarak da aynı sonuçlara ulaşılmıştır.

Tüm bunların dışında 28 Eylül 1969′da Avusturalya’nın Murchison bölgesine düşen bir göktaşında çoğu dünyada bulunayan 70′in üzerinde amino asit bulunmuştur (8, 9). Sırf bu kanıt bile amino asitlerin evrende doğal sebeplerle kendiliğinden oluşabileceğini göstermektedir.

Ayrıca 2005 yılında Colorado ve Waterloo Üniversitelerindeki bilim adamlarının yaptıkları araştırmalarda ilkel dünya atmosferinde %30′un üzerinde H2 (hidrojen) olduğu sonucuna ulaşıldı (10). Buna göre ilkel atmosfer koşullarının, organik moleküllerin (ve dolayısıyla yaşamın) oluşmasına eskiden düşünülenden çok daha fazla uygun olduğu sonucu ortaya çıkıyor.

Harun Yahya’nın Miller-Urey deneyiyle ilgili yanılgılarını incelemeye devam ediyoruz. Harun Yahya iddialarına şöyle devam ediyor (Harun Yahya, Evrim Aldatmacası, 2005, s. 149):

3- Miller’ın deneyini geçersiz kılan bir diğer önemli nokta da, amino asitlerin oluştuğu öne sürülen dönemde, atmosferde amino asitlerin tümünü parçalayacak yoğunlukta oksijen bulunmasıydı. Miller’in gözardı ettiği bu gerçek, yaşları 3.5 milyar yıl olarak hesaplanan taşlardaki okside olmuş demir ve uranyum birikintileriyle anlaşıldı.120

Oksijen miktarının, bu dönemde evrimcilerin iddia ettiğinin çok üstünde olduğunu gösteren başka bulgular da ortaya çıktı. Araştırmalar, o dönemde dünya yüzeyine evrimcilerin tahminlerinden 10 bin kat daha fazla ultraviyole ışını ulaştığını gösterdi. Bu yoğun ultraviyolenin atmosferdeki su buharı ve karbondioksiti ayrıştırarak oksijen açığa çıkarması ise kaçınılmazdı.

Bu durum, oksijen dikkate alınmadan yapılmış olan Miller deneyini tamamen geçersiz kılıyordu. Eğer deneyde oksijen kullanılsaydı, metan, karbondioksit ve suya, amonyak ise azot ve suya dönüşecekti. Diğer taraftan, oksijenin bulunmadığı bir ortamda-henüz ozon tabakası var olmadığından-ultraviyole ışınına doğrudan maruz kalacak olan amino asitlerin hemen parçalanacakları da açıktı. Sonuçta ilkel dünyada oksijenin var olması da, olmaması da amino asitler için yok edici bir ortam demekti.

120 “New Evidence on Evolution of Early Atmosphere and Life”, Bulletin of the American Meteorological Society, cilt 63, Kasım 1982, s. 1328-1330

Dünya üzerinde yaşamın 3.8 milyar yıl önce başladığı düşünülmektedir (1, 2). Önemli olan yaşam başlamadan önceki dönemde atmosferde yeterli miktarda serbest O2 olup olmadığıdır. Bilimsel çevrelerdeki yaygın görüş yaşamın oluşumundan önce atmosferdeki serbest O2 oranının %0.1 veya daha az olduğu yönündedir (3). Zaten 2.5 milyar yıldan yaşlı kayalarda bulunan demir ve uranit miktarlarından da o zamanki atmosferde serbest oksijenin eser miktarda olduğu anlaşılmaktadır (4). Bunların yanında yerkabuğun manto tabakasında yapılan kimyasal incelemeler dünyanın ilk oluşumunda atmosferde oksijen olmadığını göstermektedir (5). Ayrıca güncel bilgilere göre 2.3 milyar yıl öncesine kadar atmosferdeki oksijen miktarının artmadığı da bilinmektedir (3, 6). Atmosferdeki oksijen miktarının fotosentez yapan canlıların evrimleşmesiyle birlikte artmaya başlamıştır. Ayrıca 2.5 milyar civarı yıllık bir kayada oksitlenmemiş Seryum bulunmuştur ki bu yüksek miktarda oksijen içerdiği iddia edilen bir atmosfer koşulunda mümkün değildir (7).

Harun Yahya’nın UV (morötesi) ışınların su buharı ve karbodioksiti ayrıştırarak oksijen açığa çıkarması ile ilgili söyledikleri ise gerçekleri yansıtmamaktadır. İlkel atmosferde yaşamın ortaya çıktığı düşünülen zamanda ozon tabakası zaten vardı. Ozonda, suda ve su buharında bol miktarda oksijen atomları mevcuttu. Ama yukarda da açıkladığım gibi serbest oksijen eser miktardaydı. Miller-Urey deneyinde oluşan yapıların parçalanmasına sebep olacak şey serbest oksijendir, su buharı, ozon veya diğer moleküllerin içindeki oksijen atomları değil. Aynı şekilde UV ışınların amino asitleri hemen parçalayacağı iddiası da gerçekçi değil. Bunun bir sebebi yaşamın ilk olarak okyanusların derinliklerinde jeotermal yarıkların etrafında yani UV ışınlarından uzakta başlamış olduğu düşüncesidir. Ayrıca Dünyaya düşen göktaşlarında bulunan amino asitler, bu düşünceyi geçersiz kılmaya yeterli olacaktır çünkü bu göktaşları hem uzayda hem de atmosfere girdikten sonra ozon tabakasına gelene kadarki bölümde Güneşten gelen UV ışınlarına direk olarak maruz kalmaktadırlar.

Bunların dışında yapılan bazı araştırmalarda UV ışınlarına direk maruz bırakılan RNA ve DNA moleküllerinin azotlu bazlarının, UV ışınlarını absorbe ederek molekülün genel yapısını bozulmasının engellediği görülmüştür (8, 9). Azotlu bazlar UV ışın altında bir anlamda feda edilerek genel yapının korunmasını sağlamaktadır. Ayrıca basit organik maddelerin bulunduğu bir ortam UV ışınlarına maruz bırakıldığında bazı kimyasal bağların koparak yeni bağlar oluşmasına sebep olduğu ve böylece daha kompleks moleküllerin oluştuğu gözlemlenmiştir (10, 11).

Harun Yahya’nın Miller-Urey deneyiyle ilgili son iddiasına da bakalım (Harun Yahya, Evrim Aldatmacası, s. 149-150):

4- Miller deneyinin sonucunda, canlıların yapı ve fonksiyonlarını bozucu özelliklere sahip organik asitlerden de çok miktarda oluşmuştu. Amino asitlerin, izole edilmeyip de bu kimyasal maddelerle aynı ortamda bırakılmaları halinde ise, bunlarla kimyasal reaksiyona girip parçalanmaları ve farklı bileşiklere dönüşmeleri kaçınılmazdı.

Ayrıca deney sonucunda ortaya bol miktarda sağ-elli amino asit çıkmıştı. Bu amino asitlerin varlığı, evrimi kendi mantığı içinde bile çürütüyordu.121 Çünkü sağ-elli amino asitler, canlı yapısında kullanılamayan amino asitlerdi. Sonuç olarak Miller’ın deneyindeki amino asitlerin oluştuğu ortam, canlılık için elverişli değil, aksine ortaya çıkacak işe yarar molekülleri parçalayıcı, yakıcı bir asit karışımı niteliğindeydi.

121 Richard B. Bliss & Gary E. Parker, Origin of Life, California, 1979, s. 25

Miller-Urey deneyinde ortaya çıkan amino asitlerin çoğu Harun Yahya’nın söylediği gibi sağ elli değildir. Stanley Miller, bir röportajda deney sonucunda elde edilen sağ elli (D amino asit) ve sol elli (L amino asit) amino asitlerin sayılarının eşit olduğunu belirtmiştir. Canlılardaki proteinlerin büyük bir bölümünü L amino asitlerden oluşur. D amino asitler bacterilerin hücre duvarların bolca bulunur. Ayrıca Dünyaya düşen göktaşlarında L amino asitlerin D amino asitlere göre daha fazla olduğu görülmektedir (12). Ayrıca oluşan ortamın yıkıcı olduğu gerekçesiyle animoasitlerin kendiliğinden oluşsa bile yok olmaya mahkum olduğu argümanı daha önce de belirtmiş olduğum, uzaydan gelen meteoritlerdeki aminoasitlerin varlığı varlığı karşısında geçersiz hale gelmektedir.

Görüldüğü gibi Harun Yahya’nın ortaya koyduğu iddialar tamamen temelsiz ve gerçek dışıdır. Miller-Urey deneyi üzerinden Evrim Teorisine saldırmaya çalışıyor ama insanlara gerçekleri değil olmasını istediği şeyleri anlatıyor ve insanları bunlara inandırmaya çalışıyor.

alin teri degil copy-pasta
www.evrimteorisi.org
www.evrimteorisi.org

var. ama onden customer service'e sorunu acik acik anlatip fiyat isterseniz daha iyi olurdu sanki. telefon en hizli yol. skyptan arayinca zaten 800'lu numaralar da ucretsiz.

2 parça nedir değişen ?

kilometre normal gibi ama yine de serviste kontrol ettirmekte fayda var. fiyatıda soylersen